Şu bir ay eve kapatılan kesim var ya aslında onlar şerbetli kesim. Her beş senede bir nüfus sayımı için eve kapatılırdık. Ya da darbe olurdu gene eve kapatılırdık. Ama hiç marketlere saldırmazdık. Hoş sayım gününü bilirdik tedbirimizi alırdık. Darbeler de genelde biz uyurken yapılırdı yemek düşünülmez, başka telaşlar yaşanırdı.
Bakanlık gece iki gün sokağa çıkmayın deyince yer yerinden oynadı. Tamam, bakanlık hatalıydı çünkü o saatte böyle bir uyarı yapılmamalıydı. Eğer iki üç gün önceden uyarı yapılsaydı kimse bu hale düşmezdi düşüncesindeyim. Genelde çalışan kesim hafta sonu alış veriş yapıyor. Her kesi normal bir aile olarak düşünüp böyle bir yasağı o saatte söylerseniz ne olur, işte böyle olur. Hoş bizim toplumumuzda seyahat yasağı geldi, dendiği anda her kesin seyahat edesi gelir, hastaneler tehlikeli mecbur kalmadıkça gitmeyin deniyorsa, herkes hastaneye gitmeye çalışıyor. Biz yasakları sevmeyen bir milletiz, ya da isyankarlık mı? Bilemedim isimde koyamadım.
Bebeği olan, yaşlısı olan, kalabalık aile olan, panik olur. Ya pazartesi de devam ederse? Paniği de insanların bu şekilde davranmasına neden olmuştur. Tabii markete gidenleri anladım da benzin istasyonuna gidenleri anlamadım. Hangi düşünceyle benzin aldıklarını öğrenmek isterim. Sürü psikolojisiyle hareket eden toplumun içinde kaç kişi hapşırdı kaç kişi taşıyıcıydı bilinmiyor. Bilim Kurulunun ve Sağlık Bakanlığının, doktorlarımızın tüm emekleri iki saat içinde yok oluşunu çaresizce milletçe izledik. Tıpkı pişmiş aşa su katmak gibi…
Sokağa çıkmak yasaklanıyorsa Belediye Başkanlarına da haber verilmeliydi. Başkanlar evinde otururken şehirlerine sokağa çıkma yasağı verilmesi karşısında şaşkına döndüler. Oysa belediyelerle iyi bir koordinasyon yapılmalıydı.
Alım gücü yerinde olanlar deli gibi fırınlara, kasaplara marketlere saldırırken, ya da sıra kavgası yaparlarken, yıllarca aşevlerinden faydalanan ailelerin aşevlerinin kapatılması da insanı düşündürüyor. Tüm partilerin birleşerek el birliği ile ihtiyacı olanlara yardım etmesi ülkemiz için iyi olmaz mı? Bırakın siyasi kavgalarınızı bilim ve ilim adamlarının arkasında durup düzlüğe çıkmamız gerekiyor. Siyasiler bu operasyonun en az kayıpla nasıl aşılacağına gayret etmeli devletin tüm imkanlarını bilim adamlarının önüne sermeli ve bu dönemi bilim adamların yönetmesine izin vermeli.
Olay başladığı zaman önümüzde iki kritik hafta var denmişti, o iki hafta geçti bu sefer tekrar önümüzde kritik iki hafta var denildi ve geçti bir ay. Şimdi gene iki kritik haftamız var, sonra rutin olarak bu iki haftalar devam edecek gibi gözüküyor.
Bütün bunların altında bilinmezlik yatıyor gibi. İnsan bilinmez bir olayı yaşarken kafasında en kötü senaryoyu yazar. Kurduğu senaryoyu da yaşar. Bizde de Korona ile ilgili bir bilinmezlik var. Bilim kurulu devamlı toplanıyor halk heyecanla ne söylenecek diye beklerken sağlık bakanı ayni konuları konuşarak tekrara girmekte bu da hiç kimseyi tatmin etmemekte ve hep bir şüphe oluşmakta, doğru
mu? Dolayısı ile hep bir panik. Objektif olmak her zaman olayı çözmede daha iyidir. En başında “İstanbul bu işin odak noktasıdır. İstanbul’a giriş çıkış yasaktır “denseydi, bölge bölge ölüm sayıları bildirilseydi her kes tedbiri farklı alırdı gibi geliyor. Ben bunu hırsız polis oyununa benzetiyorum. Hırsız Korona Polis biz ama nedense biz onu geriden takip ediyoruz gibi.
Sokağa çıkıp nerdeyse uzaya kadar yürüyesim var. Bir yerlerde oturmak istiyorum, deniz kenarına gitmek istiyorum ve hep beraber evde kalalım diyorum.
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ, 13.04.2020
|