Nedir zenginlik, çok para, gösterişli bir hayat, bir elin yağda bir elin balda.
Evinde her eşyan son model …
Lüks salon takımı, kapatmışsın kapıyı misafirin gelip oturmasını bekliyorsun.
Kristal kesme bardaklar salonun başköşesinde yerini almış, gelen misafirin
gözlerini kamaştırmayı bekliyorlar.
Haa bir de evde üç kişisiniz ama evin üç oda bir salon olması yetmez daha büyük
olması gerekir.
Araban son model olmalı, ayağını yerden kesmesi yetmez.
Ayşe hanımın aldığı yeni model fincan takımı sende de olmalı.
Benim çocuğum doktor, mühendis, vali, müdür olmalı.
Peki çocuk gerçekten ne istiyor mu ?
Soruyor muyuz?
Hayır bizim istediğimiz olmalı, çevredeki insanlar Ayşe’nin çocuğu diye söze başlamalı.
İşin bu yanı çok önemli.
Çocuk bizim istediğimizi ya da bizim isteyip de yapamadığımızı yapmalı.
Onun hayatına, isteklerine karışma hakkını nereden alıyoruz ki?.
Toplum olarak değer yargılarımız ne hale gelmiş.
Gerçek değerler önemini yitirmiş.
Sağlık, mutluluk, saygı, sevgi, hayata bakış, bilgi, bilim, iyilik, güzel yüreklilik,
dürüstlük değil midir asıl değerli olan.
Bunları ne zaman yitirdik de de şimdi bulamıyoruz.
Çoğumuz da bulmak istemiyoruz.
Ne kadar kötüdür evinize gelen misafirin sizin güler yüzünüze, ilginize,
içtenliğimize değil de eşyalarınıza ve ikramlarınıza önem vermesi.
Ben böyle insanlarla görüşmek istemiyorum.
Evime davet etmiyorum, gelme isteklerini de kırmadan geri çeviriyorum.
Güzel bir gelecek için çocuklarımıza gerçek değerin insanlık, dürüstlük, içtenlik , alçak gönüllük, gösterişten
uzak olduğunu öğretmemiz gereklidir.
Bunu da anlatarak öğretemeyiz, doğru örnek olarak öğretebiliriz.
Çocuğa öğretmek istediğimizi anlatmak boşunadır.
Aynı sigara içen bir ebeveynin ; “Çocuğum sigara içme sağlığa zararlı” demesi gibidir.
Yaşam biçimimiz ile hem çocuklarımıza hem de çevremize doğru örnek olmak
vatandaşlık görevimizdir.
Bu konuda TOLSTOY’un güzel bir anlatımından yararlanalım:
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu yanına alarak, insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek için onu bir
köye götürdü.
Çok fakir bir ailenin evinde bir gün-bir gece geçirdiler.
Kente dönerken baba oğluna sordu: “Yolculuğumuzu nasıl buldun?” “Çok güzeldi babacığım” diye cevap verdi oğlu.
“İnsanların ne kadar fakir olabileceğini gördün değil mi?” “Evet.” “Peki ne öğrendin?” “Şunu gördüm” dedi oğlu:
“Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var.
Bizim evde bahçenin yarısına gelen bir havuzumuz var, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var.
Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var.
Bizim taraçamız ön bahçeye kadar, onlarınki ise ufka kadar uzanıyor.” Ufaklık konuşurken,
babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi.
Ve çocuk ekledi: “Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım!”
Gerçek değerlerin, mal, mülk, para, gösterişli bir hayat olmaması gerektiğini, iç huzurun bunlarala
olmayacağını, emperyalist, kapitalist dayatmacılara fırsat vermemek gerktiğini artık anlamak ve anlatmak
gerekir.
Asıl zenginlik iç huzur, sevgi ve saygıdan ibarettir.
Mal varlığınız ve gösterişli hayatınız iç dünyanız da sizi mutlu etmeye yetmeyecektir.
|