Şöyle bir düşünüyorum, etrafa bakınıyorum, insanlar ne kadar önemsiz işlerle uğraşıyor.
Değerler sıfıra düşmüş.
Kimsede okuma, araştırma, düşünme yetisi kalmamış.
Kulaktan dolma bilgilerle hayatlarına, yaşamlarına yön veriyorlar.
Bu da üzücü ama topluca gerilediğimizin kanıtlarındandır.
Aslında baktığımızda eğitim düzeyi çok da azımsanacak gibi değil, fakat alınan eğitimin kalitesidir önemli olan.
Dünya üniversiteler sıralamasında Türkiye’den ilk 500 giren sadece bir üniversite var. Reklam olmasın diye yazmıyorum.
Türkiye’de genç nüfus oranı yüksek ve zamanla okullaşma oranı da artmış durumda.
Ülkemizde 8 milyon üniversite öğrencisi var.
Üniversite sayısı 226.
Peki ne yapar bunlar?
Ne yazık ki ülkemizde üniversiteler lisenin devamı gibi algılanıyor.
Liseyi bitiren her çocuk mutlaka üniversiteye gitmeliymiş gibi bir algı oluşmuş durumda.
Tabii üniversiteyi bitiren insanlar iş beğenmez hale geliyor.
Haklı olarak eğitimini gördüğü alanla ilgili bir iş istiyor.
Bu noktada yine plansızlık ortaya çıkıyor.
Plansızca, rastgele, 5 mühendise ihtiyacın varken 15 mühendis yetiştirirsen, geri kalan 10’u işsiz kalır.
Mühendislik eğitimi almış kişiye, sekreterlik yaptıramazsın.
Rastgele üniversite, rastgele bölüm, rastgele öğrenci!
Sonuç: İşsizlik, işini beğenmeyen mutsuz kişiler, başarısızlık, beyin göçü, bozuk psikoloji… Bu listeyi oldukça uzatabiliriz.
Artan üniversite mezunu sayısını istihdam edecek iş piyasası olmadığından, çoğalan üniversite sayısının hiçbir getirisi yoktur.
Plansızlık ülkede başlı başına her alan da büyük bir sorun.
Komşu ülkelere bakalım, adamlar belli bir aşamada ki öğrencisine, üniversiteye gidebilir ya da meslek eğitimi almalıdır diye rapor veriyorlar.
Yani kişi hangi alanda yetenekli ve ilgisi var ise, ülkenin hangi meslek guruplarına ihtiyacı var ise ona göre bir planlama yaparak kişileri yönlendiriyorlar.
Bizde ise “Saldım çayıra Mevlam kayıra.”
Ha bu arada önemli bir nokta var ki değinmezsek hata yapmış oluruz.
12 Eylül 1980 faşizminin ürünü olan YÖK, bugün piyasacılığın ve gericiliğin ayakları altında ezilmeye devam etmektedir.
Birilerinin kuklası haline gelmiş, üniversiteleri tamamen sermaye sınıfının hizmetine sunmuştur.
Eskiden yöneticilerini öğrenciler ve öğretim görevlileri seçerken artık devlet büyükleri atıyor.
Yani seçimle değil atama ile göreve geliyorlar.
Öğrencinin, eğitim görevlisinin sıkıntılarını, dileklerini dinleyen ciddiye alan yok.
Üniversiteler bir ülkenin beynidir.
O beynin çalışması, araştırması, gelişmesi lazım.
Üniversiteler özgür olmalı, özerk olmalıdır.
|