Üretimin yapılabilmesi için gereken şart ve koşulları, insanımıza sağladığımızda, istediğimiz sonuçları elde edebilecek iş ve akıl gücüne sahibiz.
Yetiştirilmiş uzmanlarımızın yapacağı ARGE çalışmaları ile üretim sırası ve sonrasında oluşabilecek tüm sorunların önüne geçip ülkeye katma değer sağlayacak, ihracatını yaptığımızda cari açığı dengeleyebilmek açısından ve totalde ülkenin ekonomik politikasının sağlıklı yürüyebilmesi için marka değeri taşıyacak üretimlerin altına imza atabiliriz.
Örnek verecek olursak;
Sanayi devi Almanya’nın BMW, Mercedes, Volkswagen, Audi, Opel gibi markaları dünya pazarına taşıyan ve bu pazarda önemli bir yer kaplamasına sebep olan ana unsur Almanya Teknik Meslek liseleridir.
İkinci dünya savaşında ki Faşist Nazi Almanya'sında bile halkın on yaşından, belirsiz bir yaş grubuna kadar, her gün azim ve disiplinle savaş araç ve gereçleri yapımında çalışarak ortaya çıkardığı savaş makinesi üzerine endüstriyel yapısını ve teknik meslek liselerinde alınan disiplinli eğitimi eklediğimizde hem saydığımız markaları hem de Alman ekonomisinin gücünü açıklanabilir hale getirmiş oluruz.
Başöğretmenimiz, ulu önderimiz ATATÜRK'ün vefatı sonrası görev alan siyasilerin kişisel rant, çıkar ve menfaatleri doğrultusunda, oy kaygısı ile tarikat, cemaat ve dergahları besleyip palazlandırması ilköğretimden üniversite öğrenimine kadar bu kirli yapıların eğitimin her aşamasında gençlerimizin zihinlerinin zehirlenmesine yol açmıştır. Diğer yandan saydığımız bu etkenler günümüz Türkiye'sinin sosyoekonomik ve sosyokültürel alt yapısını hazırlanmasında önemli rol oynamıştır.
Tarikatların varlığı, Ulu önderimiz Atatürk’ün Türk milletine vasiyeti olan çağdaş ve müreffeh bir toplum olma yolunda önümüze aşılmaz engeller koymaktadır.
Var olan tüketici toplumun üzerine, Suriye'de yaşanan iç savaş sonrası 8 milyon niteliksiz Suriyelinin ülkeye getirilmesi ülkenin etnik yapısını bozmuş, ekonomik yapısına ağır bir darbe vurmuştur.
Üretimin alt yapısını oluşturabilmek adına eğitime harcanması gereken ülke bütçesi yandaşlara, beşli çeteye ve mültecilere harcanmıştır. Bu sebeplerden dolayı ülkede son on yıldır gereken nitelikte eğitim ve öğretim verilememektedir.
Bozulan ekonomi halkın geleceğe dair kaygılarının artmasına her geçen gün ümitlerin biraz daha yok olmasına sebebiyet vermiştir. Mevcut iktidarın 20 yıldır izlediği ekonomi politikasının başını çeken yapıları satmak ve bu satışlardan elde edilen getirinin ekonomiye kazandırılması yöntemi tümüyle çökmüştür. Ülkede satılacak bir yer kalmadığından sıcak para akışı sekteye uğramış ve dövizin önlenemez yükselişine bağlı olarak dövize dayalı ekonomide halkın alım gücü tükenmiştir.
Gelinen noktada zaman kaybetmeksizin tüketici yapımızı bir kenara bırakarak üreten, ürettiğini pazarlayabilir bir toplum olma gerekliliği doğmuştur.
|