Şimdi gündem nedir? Diye sorsam her kes kendine göre bir şey söyleyecektir, oysa sıralamaya kalkarsak önem sırası yok hepsi önemli bir sürü gündem bulabiliriz.
Konu olarak düşünürsek de başta ekonomi, sağlık, eğitim ve güvenlik diye sıralayabiliriz. Tabi bunların arasında sanal gündemlerde çok. Bu başlıkların altında da öyle sıkıntılar var ki düşündükçe insan hiç içinden çıkamayacakmış gibi geliyor. Ya biz fazla endişeli ve duygusalız ya da çevremizde umursamaz insan çok.
Aslında şu da var bizim ülkemizde sıkıntıyı yaşayan anlıyor, yaşamayan da umursamıyor. Eh böyle olunca da toplumsal olarak hiçbir yaramızı saramıyoruz.
Çocukları okula gidenler büyük bir endişe yaşıyorlar. Ekonomi, okul ihtiyaçlarını karşılayan velileri çökertirken korona da ayrı bir korku veriyor. Veliler ekonomi ve korona arasında sıkışmış durumdalar. Testlerin ne kadar sağlıklı yapıldığı da bilinmemektedir.
Bu arada eğitim ve öğretim derseniz son sıraya düşmüş durumda. Oysa yurt dışında eğitim işini öyle bir çözdüler ki çocuklar okula da gitti eğitimini de gördü. Bizim ülkemizde hep kolayı seçiyorlar. Salgın mı var okulları kapat gitsin…
Okulların tuvaletleri hep pistir ne deterjan ne de orayı temizleyecek elaman yeterli olmaktadır. Bu, bugüne mahsus değildir. Hep böyledir. Kırtasiye, temizlik malzemesi eğitim kurumlarına az verilir, başınızın çaresine bakın der gibi.
Korona dan ölenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Aslında ben de bu şekilde düşünmemiştim. Spiker dört otobüs dolusu insan deyince daha ürkütücü oldu. Hiç birimizin duyup da üstünde düşünmediğimiz sayılar her ocakta başka bir ateşi harlıyor, farkına bile varamıyoruz. Sağlık Bakanı durum endişe verici dedikçe insanlar daha bir gevşiyor.
Anadolu da küçük bir kasabanın devlet hastanesinin aciline gittim. Gördüklerim karşısında şaşkın kaldım ve dedim ki boğulacaksan büyük denizde boğul. “Çok basit bir sağlık sorununda bu kadar acemice davranan bir doktor ciddi bir konuda acaba ne yapabilir?” demekten de kendimi alamadım.
Hep derler ki en pahalı şehir İstanbul, doğrudur çok pahalı ben kontrolsüz şehir diyorum. Yazın Anadolu’daydım halende öyleyim ya, mevsiminde olan meyve sebzeler köyde bile İstanbul fiyatına satılıyor desem inanır mısınız? Eğer mevsiminde bu sebze ve meyveyi alamıyorsak ne zaman alacağız bilmiyorum. Marketler pahalı ama pazarlar da cebimizi yakıyor. Hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı, ikisini de ayrı yaşıyoruz. Fiyatlar çok yüksek olduğu için insanlar alışveriş yapamıyor. Ancak gelirlerin az olması, çoğu dükkanların kapanması, işsiz sayısının artması, kamu memurlarının gelir düzeylerinin enflasyonun altında kalması nedeniyle oluşan toplumsal yoksulluk da geçim sıkıntısını beraberinde getirmiştir. Doğal olarak buna bağlı hastalıklar, boşanmalar, ahlak düzeyinin düşüşü, toplumsal düzensizlikler de tavan yapmıştır.
Biz bunların altından nasıl kalkacağız diye düşünürken ipini koparan ülkemize gelmeye başladı. Diğer ülkeler vizesiz adam almıyor vizende olsa, yeri geliyor seni kabul etmiyor. Onlar ülkelerini bu kadar sıkı kontrol altına alırken acaba bizim sınırlarımız neden kevgir gibi.
Ülkeye gelip, toplumsal yaşama uymakta zorlanan bu insanları neden alıyoruz? İmkanlarımızı sonuna kadar neden açıyoruz? Neden benim ülkemin çocuğu 300 lira burs alırken bu gelenler hem sınavsız girip üstüne de neden 600 lira burs alıyorlar? Ülkemiz bu kadar zenginse neden insanlar çöpten yemek arıyor dersiniz?
Düzelir miyiz? Ne dersiniz?
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ, 19.09.2021
|