Eğer, Efece haber‘de yazacağım yazılarım ve şiirlerim sayesinde sizlerle bir dostluk kuruyorsam beni de tanımalısınız diye düşünüyorum.
Aslında gülmeyi ve gülen insanları çok severim, duygusal yönüm hayatım boyunca beni hep yönlendirmeye çalışsa da, zaman zaman sert ve hırçınım. Kim bilir bu da hayat çarkımdaki yaşadıklarımın hediyesidir.
Meslek hayatımda ‘Doğrucu Hasan’ olarak bilinirdim. Özel yaşamımda da öyle derler. Değişmeyen tek yönüm dürüstlüğümdür. Çoğu zaman empati yapmayı severim, ezilen, yardıma ihtiyacı olan kişilere daha yakınımdır. Bu yüzden “herkese bir Belma lazım” derler.
Anacığım beni çok sıcak bir günde doğurmuş. 7 Temmuz Mersin, haklıyım değil mi?
Peki… Arslanköyü hiç duydunuz mu?
Arslanköy, Mersin’in Toroslarında kurulmuş bir beldedir. Denize yüksekliği 1475 metredir. Mersin’den Arslanköy’e giderken serinlik yavaş yavaş yüzünüze çarpar. Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi halk ozanlarının yaşadığı bölgelerdendir.
Kurtuluş Savaşı’nda Arslanköy insanı bir destan yazmıştır. Benim dedem de Bayram Çavuş, Çanakkale de savaşmış, Rusya’ya esir düşmüş onsekiz sene sonra köyüne dönmüş bir gazi idi. Kurtuluş Savaşındaki mücadelelerinden dolayı Efrenk olan isimleri de Arslanköy olarak değişmiştir. Arslanköy’deki evler çinko çatılıdır.
Bu köy işte benim aklımın erdiği ilk yerdir. İlkokula bu köyde başladım. Beş yaşındaydım, çatılardaki yağmur seslerinden korkar, her gün okula giderken kendimden büyük çantamla, yedi metrelik kar koridoruna girerdim… Onun için hayatımın önemli bir noktası burasıdır.
Bir öğretmen çocuğuyum. Çocukluğum Antalya’da, ergenliğim Eskişehir’de geçti.
İlkokulda, evimizdeki karatahtaya tebeşirle kardeşimin resimlerini yapardım.
Aziz Nesin’in ‘Şimdiki Çocuklar Harika’ kitabını çok severdim. Çocukluk ve gençlik dönemim Aziz Nesin, Can Yücel, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal‘le geçti…
Üniversite eğitimim yarım kaldı ve önce, İstanbul Eğitim Enstitüsü, Atatürk Yüksek Öğretmen Okulu ve Marmara Üniversitesi olan kurumda çalıştım. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Kütüphanesini kurduğum zaman kendimle gurur duydum. Yirmiiki bin kitabım vardı. Her bir kitabın içeriğini bilir, elimle koymuş gibi bulurdum.
Bütün bu karmaşanın arasında Resim Sanatı ve Şiir hep oldu.
Uzun bir öğrencilik döneminden sonra tuvaller düş ve düşüncelerimle renklendi. Düşüncelerimi tuvallerde daha özgürce anlattığımı düşünüyorum. Çıktığım doğa gezilerimde de, makinemle değişik kareler yakalayıp bunlarla da sanatımı besliyorum.
Çok kitap okudum, çok şiir yazdım, çok resim yaptım, arada fotoğraf çektim…
Sanırım kendimi azıcık olsa da tanıttım, herkese tekrar merhaba…
Saygı ve sevgilerimle…
.
Belma Demir Akdağ
|