Yaşam insanı alıp nerelere atıyor, hangi limanlara sürüklüyor ve hangi şartları sunuyor.
Anasının karnından doğarken çıplak bedeniyle, dünyaya gelmenin isyanı ile ağlayan insan, birileri tarafından giydirilirken ,giysilerinin yaşamındaki ilk örtüleri olduğunun ,farkında mıdır? Hayır. Ağlamak neyin isyanıdır…
Yoksa hayatı boyunca bir daha ağlamayacağını mı sanır? Yalnızdır doğarken, doğum mücizesini yerine getirirken yalnızdır, bilmez ki ölürken de yalnız olacaktır. Doğum ve ölüm insanın yaptığı iki mucizevi olaydır ve bunları insan yalnız yapar. Yaşamı boyunca da girdiği yoğun kalabalıkların içinde de yalnız olduğunu çoğu zaman fark edecektir.
Oysa yaşamın mücadelesini verirken doğduğu andan itibaren, hiç farkına varmayacak, onun yaşamını başkaları yönetecek ve kim bilir ona neler sunacak ,neler yaşatacaktır.
Kimi zaman sürüklendiği fırtınada zaman zaman kırılacak ve dökülecek, duyguları paramparça olacak,o zaman diyecek ki…
“Bu dünyada kime inansam, kime güvensem” zordur uzun yaşam zincirinizde doğru insanı bulmak, bulduğunu sandığı anda kaybedecek, ya da yanlış insan olduğunu büyük bir darbeyle anlayacak. Bir fırtınaya kapılacak yaşam limanlarına bir bir çarpacak.
İşte o zaman kapanır içine, böyle zamanda dışarı açılması zordur insanın,sanırki hep böyle kalacak,sınırlar koyacak yaşamına.
Böyle zamanlarda gökyüzü karadır, hiç güneş doğmayacak sanır, en güzel tatlılar acıdır.Hiçbir çiçek ,hiçbir müzik yeterli değildir.Oysa yaşamda acıyla tatlı,kederle sevinç, ağlamla gülmek kardeştir, öğrenecek….
Yaşam insanı kendinden alıyor ve birtakım insanlara veriyor, ve ….o kimseler yaşamı ne hale getirirse.
Yaşam size ne sunarsa , kimi zaman yalnız ve mutsuz,kimi zaman şanslı ,kimi zaman dört duvar arasında…
Doğarken ağlayan insan bilinmezliğine mi ağlar,yalnızlığına mı ,yaşamın süprizlerine mi ,yoksa o yaşamı insanların ne hale getireceğine mi?
Bir bilinmez yaşam …..
|