Yıllar önce bir dostum böbrek rahatsızlığı geçirdi, bir ay ağır ilaç kullandı. Sonra hamile olduğunu öğrendi ve doktor kullandığı ilaçların bebeğe fazlasıyla zarar vereceğini söyledi, arkadaşım kürtaj olarak sağlıksız bir çocuk sahibi olmasını engelledi. İyi mi yaptı? Bana göre en sağlıklı davranışı yaptı. Bile bile engelli bir çocuk dünyaya getirmek, ülkem şartlarında anne adına çok zor. Ailenin her ferdi için zor. Kendisinin arkasında kalacak, böyle bir evladın vicdani acısını yaşamak, onu sağlıklı bir geleceğe emanet edememenin üzüntüsünü yaşamak o anneye verilecek en büyük cezadır.
Menopoz dönemine girmiş pek çok anne adayı vardır, hiç farkına varmadan hamile kalırlar…
Sonra birde öğrenirler ki iki aylık hamile, ne olacak şimdi? Yaş elli…
Tecavüze uğrayan, kadınlar, çocuk gelinler, düşünebiliyor musunuz, dokuz ay o çocuğu içinde taşımanın utancını ve acısını yaşayacak, sonra yetiştirme yurduna verip, ömür boyu bir yerlerde çocuğu olduğunu ama kabullenemediği için acı çekecek, o çocuğun yönünden düşünürseniz oda başka bir hüzün ve başka bir hayat hikayesi olarak karşımıza çıkacak. Bilmiyorum ama Allahtan revamıdır? Ekonomisi, sağlığı, müsait olmayan anne adayları da var tabii…
Bunun gibi öyle çok örnek verebiliriz ki, öyle farklı gerçekler var ki yaşanmış veya yaşanacak.
Kürtajı önlemek çözüm müdür? Yoksa doğum kontrol nedir? Nasıl yapılır? Bunu mu öğretmek gerekir? Çocuk yapmak çok kolay, ancak dünyaya gelen çocuğu yetiştirmek, okutmak, ona bir gelecek verebilmek, işte zor olan budur.
Arkadaşımın altı tane kızı vardı. Ama hep bir erkek çocuk sevdası sarmıştı içini. Altıncı çocuğuna doğum yapan eşine bir hafta küstü, eşini suçladı. Kendisi ile uzun konuşmalardan sonra çocuğun cinsiyetinin babadan kaynaklandığını eşini suçlamaması gerektiğini öğrendi. “Eşini al doktora götür, bir memur için altı çocuk çok fazla “ dedim. Aradan bir hafta geçti arkadaşım eşini doktora götürdüğünü, doktorun spiral takalım dediğini, anlattı. Çok mutlu oldum. En azından karında doğurmaktan kurtulacak artık dedim. Ancak arkadaşım biraz mahcup “ ben anlamadım, benim nereme takacaklar ?“ dedi.
İşte o anda kopmuştum. Gülsem mi? Ağlasam mı? İstanbul’da yıllardır yaşayan, kültürlü bir çevrede bulunan arkadaşım doğum kontrolden habersizdi. Acı değil mi?
Bu dönemde bile o kadar çok insan var ki…
Zordur doğurmak, her an her şey olabilir. Yaşamla ölüm arasında kalırsınız. Derler ya ” loğsa kadının mezarı kırk gün açıktır” diye. Aslında loğsallık döneminin bile ne çok önemli olduğunu anlatmak istemiştir söyleyenler.
Evet, doğum zordur, bir o kadar da muhteşem bir olaydır. Doğum esnasında sadece Allaha ve doktorunuza teslimiyet vardır. Dünya ya yeni bir insan getirebilmenin mutluluğu, bir kadının yaşayabileceği en güzel duygulardır. Ancak, kaç defa dayanabilir o kadının bedeni bu acıya, vücudundaki farklılığa hormon değişikliğine, yaşamının, çalışma hayatının alt üst olmasına, kaç kere izin verebilir? Çok zor. Hele bunu bir erkeğin anlaması bir o kadar daha zor.
Doğumu gelmiş, sancıları hat safhada olan arkadaşımın kızını alıp hastaneye gittik. Sevgili doktorumuz da geldi. Muayene esnasında ben de yanlarındayım ve normal doğum olacak. Doktorumuz dokuz ay bunun böyle olacağını teyit etti. Ancak doğum öncesi muayene esnasında bebek birden bire pozisyon değiştirdi, çıktı annenin göğsünün altına yerleşti. Bir an panik oldum. Doktorumuz hemen sezaryen dedi. Başarılı bir ameliyatla bebeğimize kavuştuk.
Zordur annelik, hamileliği de, doğumu da, kürtajı da, sezaryeni de, amaç sağlıklı bebek doğurmak, bakacak kadar çocuk doğurmak, bunu bedeniyle ruhuyla yaşayan annenin bunun için Allah’la arasında bir aracıya ihtiyacı yoktur.
Herkes sevabının da günahının da hesabını da Allaha verir, bence bundan gayrisi yalandır.
Sevgiyle kalın…
|