Taciz nedir? Vikipedi’de şöyle tanımlanmış: Taciz birçok kötü davranışı kapsamaktadır. Kelime hukuki bir anlamda kullanıldığı zaman tehdit edici, rahatsızlık veren ve toplum tarafından tasvip edilmeyen davranışları kasteder. Cinsel taciz, ısrarcı ve istek dışı cinsel yaklaşımlar için kullanılan terimdir. Bu tür taciz genellikle sokakta yalnız yürürken bazen de iş ortamlarında gerçekleşir ve cinsel yaklaşımları geri çevirmek mağdur kimseyi dezavantajlı bir durumda bırakabilir.
Hukuki anlamda taciz, iş yerinde taciz, ırkçı taciz, psikolojik taciz, cinsel taciz… Hakkında sayfalarca yazılar bulabileceğimiz gibi, konuşmaya başlarsak sonu gelmez tartışmalara gebe bir konu…
Ben de diyorum ki “tacize uğramayan kadın yoktur”!
Okur okumaz “ben uğramadım” diyenleri duyar gibi oluyorum.
Güzel bir ortamda, keyifle sohbetteyken, karşı masadan bir erkek, kendine göre üç numara bakışlarıyla sizi iki dakikada bir süzerken hiç rahatsız oldunuz mu? Keyfiniz bozulup, dikkatiniz dağılıyor, karşınızdaki kişiye herhangi bir şey söyleyemiyorsunuz, belki söyleseniz inkâr edilecek, kısacası keyfinizin içine ediyor. Otobüste giderken arkanızdan bir vatandaş ille de size dokunuyor, rahatsız oluyorsunuz, görenler de var ama siz utancınızdan, görenler de bana necilikten, tepki vermiyor.
Aslında böyle durumlarda utanmayacak ve gereken tepkiyi vereceksiniz.
Eskiden bu konularda insanlar daha duyarlı davranırlardı;
İstanbul’a ilk geldiğim senelerde Osmanbey’den Karaköy’e otobüsle giderken irice bir delikanlı yanımdaki kıza dokunarak taciz etti. Kız önce kızardı, sonra şaşkın ne yapacağını bilemez bir halde etrafına bakmaya başladı. Ben de dayanamadım “arkadaş biraz ileri gitsene otobüs boş” diye tepki verdim. Ama yok adam kafasına koymuş bu tacizi yapacak. Bir mücadele ile Karaköy’e geldik. Adamda indi bizde, baktım yaşlı bir adamın elini öpüyor. Hemen yanlarına gittim,
“Amca, bu çocuk senin neyin oluyor?” dedim. Adam şaşkın “oğlum” dedi. Ben de “senin bu oğlun var ya Osmanbey’ den buraya kadar otobüste anamızı ağlattı, adam edememişsin” dedim.
Hayatım boyunca kendimi en aşağılanmış hissettiğim durum, taciz durumudur. Kurtuluşu da yoktur.
Hiç unutmuyorum. On beş yaşlarındaydım. Arkadaşlarımla sinemaya gittim. Film başladı, arkadan bir el uzandı benim dirseğimi elliyor. Bir anda panik oldum, ne yapacağımı şaşırdım. Benim sinema seyretme zevkimi mahvetmişti. Yanımda topluiğne vardı, onu yavaşça, yüzünü görmediğim kişinin eline var gücümle batırdım. Arkadan bir “ahh” sesi geldi, ben de zevkten dört köşe filmi izledim.
O an gurur duyduğum, ailemin bana ne olursa olsun taciz karşısında utanıp sıkılmadan tepki verilmesi gerektiğini öğretmeleridir.
Gelelim taciz çeşitlerine; elle taciz, gözle taciz, dille taciz, nerdeyse beş duyu organını kullanarak her türlü taciz, ha yetmedi yolda giderken de araba ile taciz, korna çal, hafif yavaşla, uzak sinyalleri yak söndür. Neden sen yolda yürüyorsun ya, olmaz ille de nefes almayacaksın, tacize uğraman gerekir, neden? Çünkü sen KADINSIN yazık ki KADINSIN…
Çalışırken, sabahları işe yürüyerek gidiyordum. Hem sabah yürüyüşü yapmış olmanın keyfini yaşamak, hem de o süre içinde kendimle ve düşüncelerimle yalnız kalmak adına.
Ama ne mümkün ille de bir araba takılır, selektör yakar, korna çalar, ya da biraz ileri gidip arabasının kapısını açar. Giysilerimle, görüntümle ben işe gidiyorum diye bağırsam da ne mümkün, arabaya binmeyecek olmanızı bile bile, sabahın köründe taciz zevkini gidermek için rahatsız ederlerdi.
Önce görmemezliğe gelmek en iyisi diye düşünürdüm. Sonra bakan insanları fark edip rahatsız olurdum. “En iyisi karşı kaldırıma geçmek” der caddeyi atlardım. Biliyordum ki anlık bir olay, tüm taciz olaylarında olduğu gibi.
İşte bu anlık olayı hiçbir şey yapamamanın acizliği içinde yaşardım.
Halen bu tür tacizler var, hem de fazlasıyla.
Şimdi bunlara cep telefonları ve bilgisayarlar da eklendi. Aslında taciz yapan insanlar hem bedenlerini hem de teknolojiyi ustalıkla kullanmaktadırlar.
Peki, bizler ne yapmalıyız, yeter demenin zamanı gelmedi mi?
Duygu Asena “Kadının Adı Yok” demişti, bir kadının cinsiyetinin kadın olmasından dolayı yaşadığı olumsuz olayları, verdiği mücadeleleri, yine bir kadının ağzından anlatmıştı.
Üstünden yıllar geçti, birçok kişi ve kurum halen “Kadının Adı Yok” diyorlar.
Sevgiyle kalın.
|