O gün hayatımda ilk defa yüzlerce karıncanın ağızlarına yumurtalarını alıp, yuvalarını taşımalarını izlemiştim. Öyle bir faaliyet vardı ki, sanırsınız yangından mal kaçırıyorlar. Köpeğimiz bütün günü karnını toprağa yerleştirip hareketsiz yatmıştı, “Tobi felç mi oldu? Niye kıpramıyor” diye endişelenmiştim. Doğa ile iç içe yaşayınca bu tür görüntüler normal gibi gelmişti.
.
Sabaha karşı komşum kapıyı çaldığı zaman herhalde hasta var, arabaya ihtiyaçları oldu düşüncesi ile kapıyı açtığımda ”Depremde İstanbul yerle bir olmuş” dediği zaman sadece aklıma kızım geldi, o İstanbul’daydı. Çılgın gibi telefona sarıldım, televizyonu açtım çok şükür iyiydi. Yurtdışında beni merak edecek kişileri arayıp iyi olduğumuzu söyledim sonra tüm gün deprem haberlerini izleyerek, geçirdim.
İşin korkunçluğunu bu süre zarfında öğrendim. Yanımızdaki site İzmit ağırlıklıydı, kayıpları çoktu. Deli gibi yollara düştüler, ancak akşamüstü geri geldiler, yollar kapalıydı. Hiç bir şey yapamamanın çaresizliğini yaşadık, o acı günde.
.
İstanbul’a dönerken Yalova’da denizi tabak gibi görünce o evlerde yaşayan insanlar geldi aklıma, hepsi ölmüştü. Ben de o zaman tanıdığım iki kişiyi kaybetmiştim. Sevgili Aysan Ablam ve sevgili Ziya Taşkent…
.
Böyle bir durumda, insan olarak çaresizliğin acısını yüreğinizde yaşıyorsunuz. Dualara sığınıp, gözyaşlarınızla acınızı yıkıyorsunuz.
.
Arkadan Düzce, aynı acıyı yaşadığı zaman İstanbul’daydım. Okul aile birliğinde görevli olmanın mutluluğunu yaşadım. Öylesine seri çalıştık ki büyük bir kamyonla Düzce’ye yardıma gittik. Acı çok yeniydi, insanlar çaresiz, kayıp çoktu…
.
Yeni beton evlerin, kırılan kolonlarına şaşkınlıkla baktım. Yanında dimdik ayakta duran yığma binaları hayretle izledim. Bir nebze yardım edebilmenin mutluluğunu yaşadım.
Yedi yaşında bir çocuk yanıma gelip “teyze bana battaniye ver” dediği zaman şaşkındım.
.
“Büyüklerin nerde, onlar gelsin “ deyince boynunu büktü “dedemle ben varım “ cevabını verdi. O küçücük yüreği ile yetmiş yaşındaki dedesine öyle bir sahip çıkıyordu ki. Çünkü ailesinden başka kimse kalmamıştı. Onları çadıra yerleştirdik, tüm acıya rağmen bir an da olsa mutluluğu yaşadılar. Küçük çocuklara bir nebze mutluluk verebilmek adına almış olduğumuz kurabiyelere, yaşlı insanlarında talip olması içimizi burktu. Koskocaman bir alan, her yer çamur deryası, çamurların içinde naylon çadırlar. Yatsan yatamazsın, soğuk, kar çiseliyor. Gece ışık yok, tuvalet ihtiyacını giderecek yer yok, genç kızlar “gece tuvalet ihtiyacımız olunca korkuyoruz” dediler. Naylon çadırlar korunaksız, içi buz gibi ve acı çok yeni…
.
Evler iskambil kağıdı gibi yıkılmış, o yerinden kaldıramadığımız buzdolapları, çamaşır makineleri oyuncak gibi parça parça. O enkazın üstünde kocaman koltuklar duruyordu. Ama ben en çok tamamen yıkılmış bir enkazın üstünde öylesine duran dantel masa örtüsünü görünce çok duygulanmıştım, onu yapanda, kullananda bu alemde yoktu artık.
Çok dua ettiler, “İstanbul’ da deprem olursa sizde bize yardım edersiniz “ dedim, cevap çok düşündürücüydü,” İstanbul’da deprem olursa size ancak Avrupa’dan yardım gelir, buralardan beklemeyin, ulaşamayız sizler gibi “ dediler. Doğru İstanbullu kendi başının çaresine kendi bakacak gibiydi.
.
Giden arabalar dolu, gelen arabalar boştu. Bazen dönen arabaların bazılarının dolu olduğunu görmek, insanı üzüyordu, belli ki bunlar deprem fırsatçılarıydı. İnsanların acılarını bile sömürebilen, kullanabilen varlıklar da var, ki ben onlara insan diyemiyorum.
İstanbul’a döndükten sonra, yeni kampanyalarla, tekrar tekrar İzmit, Gölcük, Kaynaşlı’ya gittim, deprem ve deprem sonrasında sorunları fazlasıyla gördüm.
Deprem olur, evler yıkılır, yakınlar ölür, acılar yüreklere gömülür, işte o zaman daha zorlu daha mücadeleci bir hayat başlar. Öyle bir çaresizliktir ki bu, “keşke ben de ölüp kurtulsaydım” dedirtir insana.
.
17 Ağustosun yıldönümünde bir kez daha o acı günleri anıp, bu bayram gününde, hayatlarını kaybedenleri rahmetle anmak istedim.
.
Oralarda halen acılarını, şarkılara katık yapanlar olduğunu biliyorum. Zülfü Livaneli’nin dediği gibi;
.
"Seher yeli çık dağlara
Güneş topla benim için
Haber ilet dört diyara canım
Güneş topla benim için"
.
Dileğim herkesin güneşini toplayabilmesidir.
.
Deprem her zaman olacak, yeter ki sağlam evler yapılabilsin, yapılsın ki bizler bu acıları tekrar tekrar yaşamayalım.
.
Sevgiyle kalın.
|