“Öylesine uzun bir eğitim hayatı yaşayacağım ki, rahat bırakın beni, beş yaşındayım, annemin sıcaklığı ve okul öncesinin oyunları ile oynamak istiyorum”.
.
Eğer anlatabilselerdi düşüncelerini herhalde böyle haykırırlardı.
.
Beş yaş çocuğu konuşkandır, hayat doludur. Sürekli bıkmadan usanmadan soru sorar.
.
Önce “Anne bu ne?” sonra “Neden?” sonra “Niçin?” sonu gelmeyen soru yağmuruna maruz kalabilirsiniz. Siz konuşurken sözünüzü sık sık keser “bana da söyleyin” der. Yani her şeyi bilmek, her şeyi öğrenmek ister. Çevresinde konuşanların yalanlarını bulmaya çalışır. Kendi işini kendi yapmayı çok sever. Hayal gücü çok fazla olduğu için, duyduklarını çarpıtabilir, abartabilir, olmamış olayları olmuş gibi de anlatabilir.
.
Bu tür davranışlar karşısında anne çocuğunu; davranışları, konuşmaları ve sabrı ile kolaylıkla yönlendirebilir. Öğretmen, yanlış bir davranış veya konuşma ile gelişmekte olan beş yaş çocuğunu istemeden yaralayabilir. Beş yaş çocuğu ufacık bir yaralanmada çok fazla tepki verir. Bu da çocuğun kişisel gelişimini fazlası ile etkiler. Çocuk ya çığırından çıkar ya da içine kapanır.
.
Bu yaşta kız çocukları, anneleri ile erkek çocukları ise babaları ile beraber olmayı ister, öğretmenle değil… Çünkü bu yaştaki çocuklar onları taklit etmek isterler. Bu davranışta çocuğun kişiliğinin gelişmesinde en önemli olaydır.
.
Neden derseniz? Kız çocukları anneye benzeyerek kız kimliğini anneden, erkek çocuklar babaya benzeyerek erkek kimliğini babadan alırlar. Psikolojide de buna “özdeşim”denir. Çocuğun bilinçsiz olarak, anne babaya özenerek yaptığı modelleme çocuğun cinsel kimlik kazanmasında önemli rol oynar.
.
Ancak araştırmalar der ki “beş yaşındaki çocukların okulda model alacağı hemcinsi olan öğretmenlerle beraber olamamaları durumunda, güvensiz ve gerçek kişiliklerini gördükleri örnek maskelerin ardında saklayan birey olabilirler”. Bu dönemde çocuklar doğru idol ile yeterince iletişime geçmelidirler. Çocuğun cinsel kimliğini oluşturmasında önemli bir sürecin okulda geçmesi ne derece doğrudur o da düşündürücüdür.
.
Beş yaş oyun dönemidir. Oyun belki büyükler için dinlenme saati olarak düşünülür, oysa beş yaş çocuğu için en doğal öğrenme ortamıdır. Oyun, çocuğun duyularını keskinleştirir, becerisini artırır. Oyun kurallarını kendisi koyar ve kendisi bozar, bir tür hâkimiyet kurar. Bunu da kimsenin bozmasına izin vermez, bozan olursa hırçınlaşır. Yanına kendinden büyük kimseyi istemez. Bu psikoloji içinde olan çocuk öğretmene izin verir mi? Ya
da öğretmenin her seferinde kendisini ikaz edip yönlendirmeye çalışması çocuğu ne kadar mutlandırır?
.
Beş yaş çocuğu; sayı ve ağırlık, miktar kavramlarını oturtamamıştır bu nedenle sınıflandırma ya da gruplandırma yapamaz. Her olayı, benmerkezci olması nedeniyle kendi bakış acısına göre değerlendirir.Zihinsel kıyaslamalar yapamaz,ayrıntılara dikkat etmez,çevresindeki pek çok şeyi bütün olarak algılar.Soyut kavramları anlamakta ve yorumlamakta zorlanır.Birlikte olduğu kişileri nasıl etkileyeceğini bilir,duruma göre de değişiklik gösterir.Sorularına net cevap ister ve devamlı sorular üretir.
.
Beş yaş çocuğu henüz okul için ne bedenen, ne de ruhen hazır değildir. İlköğretim öğretmenlerinin de bu konuda eğitimli olduklarını sanmıyorum.
.
Bir ülke için eğitim ve sağlık önemlidir. Yıllarca değişen eğitim sistemi ve onların mağduru çocuklar başarılarını tam olarak yaşayamadan eğitim gördüler. Değişen eğitim sistemlerinden her çocuk gibi benim çocuklarımda nasiplenmişti. Şimdi yeni bir nesil, yeni bir sistemle eğitime başlayacak, ne olacaklarını ilerde hep beraber göreceğiz…
.
Dilerim iyi olur, ancak “ohh be, iyi ki şu anda okula gidecek çocuğum yok” demekten de kendimi alamıyorum.
.
Sevgiyle kalın…
|