Küçükken hepimiz kitaplarımızda kedi-fare, ya da fare- peynir labirentlerinde onlar adına çıkış yolunu aramışızdır. Bunları yaparken de ilerideki yaşamımızın hep bu tür labirentlerle dolu olacağını düşünmemişizdir. Aslında tüm canlıların kendi labirentleri vardır ve yaşam bizi bu labirentlerde dolaştırır. Kimimiz en kolay yoldan çıkış yaparız, kimimiz de bir ömür çıkışı ararız.
Çevremde “girdiğim labirentte esir düştüm” diyen öylesine çok arkadaşım var ki, galiba en kötüsü de bu, insanın kendi labirentinde esir düşmesi.
Yaşadığımız hayatın bir anlamı, amacı olmalı. Zaman zaman sorgularız da. Nedenler ve niçinler arasında kalırız, herkesin düşünceleri farklı, cevapları ayrıdır. Bazen düşüncelerimizi sorgularken savrulup gideriz bu hayatın içinde. Bazen de yaşamımızı başkalarının istekleri doğrultusunda şekillendiririz, öyle zaman olur ki bir de bakarız kendimizi hiç yaşayamamışız.
Aslında her ne olursa olsun kendi yaşam labirentimizde olmamız belki bizleri daha mutlu edecektir. En azından yaşadıklarımız bizim yaşamınız olacaktır.
Hepimizin aradığı bir şeyler var, farkında olmadan o labirentin içinde hep çıkışı arıyoruz. Ben de yaşam labirentimin içinde çıkışı arayanlardanım. Rotayı ne tarafa çevirsem bir bakıyorum dümen başka yöne dönmüş. Ya da farkında olmadan bir akıntının içinde savrulurken buluveriyorum kendimi. Yeri geliyor derin bir nefes alıp salıveriyorum.
Geçenlerde, arkadaşımın oldukça problem çıkaran onsekiz yaşındaki kızıyla konuştum, yapmış olduğu davranışlara cevabı çok kısaydı;“Ben artık onsekiz yaşındayım, kimse bana karışamaz, özgürüm”. Sadece güldüm… Özgürlük kolay mı öyle? Kim var özgür olan? Duygu özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, sanat özgürlüğü, davranış özgürlüğü, say sayabildiğin kadar öyle çok ki özgürlük istenen alanlar.
Onunla konuşurken, aslında bildiğim bir şeyi, yani hepimizin özgürlüğümüzü nasıl yarım yamalak yaşadığımızı bir kez daha anladım. Belki o onsekiz yaşın baş döndürücülüğünü yaşıyordu, ama ben hep özgürlük labirentinde yaşadım.
Labirentimde Öyle bir çıkış hayal ediyorum ki, doyasıya özgürlük… Var mıdır öyle bir çıkış? Belki de hep o labirentin içinde herkes gibi tüm çıkışları deneyecek ve kim bilir belki bir gün bulacağım.
Öyle zamanlar olur ki dilimizin ucuna geleni, yüreğimizin haykırışlarını avaz avaz söylemek isterken susuveririz.
Yazmak, doyasıya yazmak istediklerimizi içimizde bırakır, bir tebessümle geçiştiririz.
Mesleğimizi yapmak isteriz oraya buraya koşturur kel alaka bir işte çalışırız.
Okumak istediğimiz okulu, evleneceğimiz eşimizi, giyeceğimiz giysileri seçmek için çırpınır ama seçemeyiz. Öyle ki yeri gelir boşanma özgürlüğünü bile yaşayamayız. Ülkemde bunu başarmaya çalışıp da hayatları ile ödeyen pek çok kadın var.
Benim anlattıklarım uygar ve toplumsal insan özgürlüğüdür. Bu kadarcık bir özgürlüğü bile yaşamaya çalışırken nasıl da zorlanıyoruz.
Özgürlük aşığı olan Atatürk;
Bence bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın var olması ve devam etmesi, mutlak o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla mümkündür. (1921, Ankara) (Atatürk Araştırma Merkezi, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt III, s. 31) demiştir.
Dileğim hepimizin yaşam labirentinde kendi özgürlüğünü yaşayabilmesidir.
Sevgiyle kalın.
|