Elimde bir gazi madalyası ve bir de kalpak var. Gazi torunu olmaktan her zaman gurur duyuyorum. Yıllarca bu ülke için savaşmış, Rusya ya esir düşmüş, şans eseri , demeliyim herhalde, bir şekilde köyüne dönebilmiş Gazi Bayram Çavuş… Onun gibi ne gaziler nede şehitler oldu bu Cumhuriyeti kurabilmek adına savaşan.
Evet, bir Cumhuriyet Bayramı daha geliyor ve ben geçmişin anılarındaki bayramların coşkusunu yaşıyorum. Var mıdır acaba “yarın Cumhuriyet Bayramı, bayram için yapılan elbiseleri mi giyeceğim” diye heyecanla ertesi günü bekleyen öğrenci? Ya da içinde Cumhuriyet Bayramı heyecanını yaşayan çocuklar…
Bizle bir hafta Bayram heyecanı ile okula giderdik. Bayram için hazırlığımızı yaparken annelerimizin bize yaşatamayacağı heyecanı yaşatan öğretmenimizi hayranlıkla izler, her dediğini yapmaya çalışırdık. Bizler için çok önemliydi bayram. Bayramda söyleyeceğimiz şarkılar, okuyacağımız şiirler, çalacağımız mandolin nağmeleri, grafon kâğıdından yapılmış rengârenk elbiseler ve o güne özel, alınmış renkli ayakkabılar, bahçede izcilerin çaldığı marşlar, coşkulu ve heyecanlı bir bekleyiş… Bayram günü heyecanla bizi seyredenler, gururlandırırdı o küçücük yüreğimizi, okunan şiirlerin, söylenen marşların nağmeleri içimizi heyecanla titretir, milli duygularımızı son demde yaşamamıza neden olurdu.
O günlerin coşkusu yok oldu, şimdi bayramın geldiğini anlamak için ya televizyonu açıp anıtkabir ziyaretlerini izlemelisiniz, ya da stadyuma gitmelisiniz. Yok, öyle ulu orta bayram kutlaması.
Kızlarım çok ucundan da olsa milli bayramlarımızın kutlamalarını yakalayabildiler. Asla bizim yaşadıklarımızı yaşamadılar ama Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısı öğretmenleri sayesinde milli duyguları öyle bir gelişti ki bunun için huzurluyum ve öğretmenlerini her zaman saygıyla anarım, buradan da teşekkür etmek isterim. Çocuklarımıza milli duyguları küçükken işlemeliyiz. Onlara Atatürk’ün “ Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur” sözünün anlamını anlatmalıyız.
Cumhuriyet Bayramının devletin değil halkın bayramı olduğunu kavratmalıyız. Gazilerimizin, şehitlerimizin, Anafartalar’da, Çanakkale’de, Sakarya’da ve hatta ülkemizin dört bir yanında nasıl savaştıklarını, topraklarımızın onların kanıyla sulandığını, onların vatan sevgisiyle bugünlere gelebildiğimizi iyi belletmeliyiz. O zaman vatanımızın bir karış toprağının bile ne kadar önemli olduğunu anlayabilirler, o zaman vatanlarına sahip çıkarlar. O ruhu yaşatanlarda bayramlardır. Dolu dolu yaşanan bayramlardır. Halkın giremeyeceği yerlerde bir avuç insanla kutlanan bayramlar değildir.
Gene bayraklarımızı alacağız ve bayram kutlamasına gideceğiz, coşkuyla bayramımızı kutlayacağız.
Ancak, Anadolu’nun Bozkırlarında savaşan dedelerimizin, yemek yerine çarıklarını kesip de çiğneyip açlıklarını giderdiklerini, buldukları otları yiyerek, aç, susuz yıllarca bıkmadan usanmadan bu vatan için savaştıklarını, düşünüp, bu Cumhuriyetin çok zor kazanıldığının idraki ile kutlamalıyız…
29 Ekim 2012, Cumhuriyetimizin 89. Yılı hepimize kutlu olsun…
Sevgiyle kalın.
|