Gazi Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluş savaşımızın en büyük kahramanı, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanımız… Atamız, Türk milletinin kalbinde yaşamaktadır.
Her zaman sonbaharda rengârenk kasımpatılarını görünce Atam gelir aklıma. Kim bilir belki de çocukluğumuzda her 10 Kasımda okulumuza götürdüğümüz çiçekler olduğu içindir.
Türkiye Cumhuriyetini, Osmanlının küllerinden oluşturdu. Avrupa’nın “hasta adamını” iyileştirdi. Yurdumun dört bir tarafında savaştı. Vatanına ve ulusuna çok yüce duygularla bağlıydı. Onun için vatan savunması her şeyin üstündeydi, millet sevgisi tutkusuydu.
Varlığını Türk Ulusuna adayan bir devlet adamı ve komutandı. Kararlı, inatçı, kendinden emin bir kişiliğe sahipti.
Kurtuluş savaşını başlattığında kişiliğine uygun olarak “ya istiklal, ya ölüm” demişti.
Atatürk’ün görüşleri kesin ve isabetlidir. Askeri ve siyasi alanlarda yepyeni yöntemlerle o günün şartlarında başarılması zor olan işleri başarmıştı.
Atatürk hiçbir zaman şahsi menfaatlerini düşünmemişti. Kendisini Türk Milletinin bağımsızlık mücadelesine adamıştı.
Atatürk’ü anlamak Onun ilke ve inkılâplarını bilmek ve uygulamak demektir.
Siyasi, toplumsal, ekonomik ve hukuk alanlarında çok sayıda devrime imzasını atmıştır.
İlkesi “Yurtta Barış, Dünyada Barış” olan Atatürk mecbur kalınmadığı sürece savaşı cinayet olarak kabul eden bir liderdir.
10 Kasım1938 Perşembe günü, saat dokuzu beş geçe, zorlu bir o kadar da başarılı olan hayatı sona erdi.
Onu kaybetmenin hüznünü içimizde yaşarken, Atatürk’ü daha iyi anlamak ve anlatmak hepimizin görevi olmalı.
Atatürk’te bu düşüncesini şu sözleri ile belirtmiştir;
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.”
10 Kasımda Mustafa Kemal Atatürk’ün, fikirlerini, devrimlerini ve ulus sevgisini bir kez daha yüreğimizde yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Yazımı Atatürk’ün bir anısı ile bitirmek istiyorum ve Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü saygıyla anıyorum.
Atatürk’ün Doğum Günü İle İlgili Anı:
Atatürk’ün Nüfus kâğıdında yalnızca doğum yılı yazılıdır. Ne gün ne de ay belirtilmemiştir.
Oysa, annesinin daima okuduğu Mushaf’ın kenarında doğum günü ve saati yazılı imiş.
Bunu Ankara Belediyesinden bir gün kendisine, nüfus kâğıdı almaya hazırlanırken hatırlattılar.
- Yıl yetişir, dedi. Yoksa bir gün gelir doğum günümü kutlamaya kalkarlar. Sonra padişahlara benzerim.
Bir gün İngiltere Kralı VIII. Edward, Batılılarda âdet olduğu üzere Atatürk’e doğum gününde samimi bir telgraf çekerek bir armağan göndermek istemiş, Ankara’daki büyük elçileri aracılığıyla 10 Kasım 1936 günü Atatürk’ün doğum tarihini sordurtmuş, Atatürk de bir yerde yazılı olmadığı için doğum tarihini kesinlikle bilmediğini belirtmiş ve şöyle demiş:
“Anam bana bir bahar ayında dünyaya geldiğimi, doğduğum gün ağaçlarda çiçekler bulunduğunu söylerdi. Ben zaten 39 yaşımdan beri, yani Samsuna çıktığım günden beri doğum tarihim olarak 19 Mayıs gününü kabul ediyorum. Kral hazretlerine doğum tarihimi 19 Mayıs 1881 olarak bildirsinler.”
Cumhurbaşkanlığı Umumi Kâtiplerinden Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla İngiltere Ankara Büyükelçiliği’ne 12 Kasım 1936 günü Atatürk’ün doğum tarihi 19 Mayıs 1881 olarak bildirilmiştir. (1)
Sevgiyle kalın.
(1) Cemil Ciğerim, Bilâl Şimşir; Atatürk 19 Mayıs 1881’de doğdu. Cumhuriyet Gazetesi 19/5/1999
|