İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Çocukluk ve gençlik yıllarının olmazsa olmazı öğretmenlerdir. Onunla aile dışında ilk beraberliğimizi yaşarız. Bu beraberlik nerdeyse hayatımızın dörtte birini kaplar…
Evet, ne anlatmak istediğimi anladınız sanırım, öğretmenlerimiz…
Başöğretmen Atatürk, Kurtuluş Savaş’ında öğretmenlerin yaptıklarını hep övgüyle anlatmıştır. Eğitime çok önem veren Atatürk ,”Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir.”sözleri ile öğretmene de verdiği değeri ve önemi belirtmiştir.
Yüce Önder Atatürk “Benim asıl anlatılacak yanım öğretmenliğimdir. Topluma, milletime ben öğretmenlik yapabiliyorsam, beni onunla anlatın. Yoksa kazandığım, yaptığım öteki işlerle beni anlatmanız pek önemli değildir” sözleriyle, öğretmenin toplumları yücelten bir varlık olduğunu vurgulamıştır.
Bize doğruyu, güzeli, iyiyi, mertliği, insana saygıyı, milli duyguları ve Atatürk ilkelerine bağlılığı öğreten öğretmenlerimizdir.
Analar doğurur öğretmenler yetiştirir. Onun için önemlidir öğretmen, onun için değerlidir. Küçücük bir tomurcuk gibi aldığı çocuklarımızın, ruhuna, düşüncelerine en güzel desenleri işleyendir öğretmenlerimiz.
Yıllarca, öğretmen yetiştiren bir kurumda çalıştım, pırıl pırıl gençler yurdun dört bir tarafına gitti, kim bilir ne çiçekler yetiştirdiler.
İşte bunlardan birisini sizinle paylaşmak istedim. İstanbul’da doğmuş, büyümüş, okumuş bir kızımız.
Cep elması gibi… Bizim oralarda eskiden genç erkekler sevdikleri kızlara vermek için ağacın en küçük, en kırmızı elmasını koparıp iyice parlattıktan sonra ceplerine koyarlarmış. Sevgililerini görünce de ona verirlermiş. Onun içinde minyon ve güzel kızlara da yaşlı hanımlar cep elması derlermiş. İşte bu kızımız da böyle…
Doğunun bir köyüne tayin oldu. Öyle sevindi ki sevincine hepimiz ortak olduk. Annesi babası götürdü ev buldu kızımızı yerleştirdi.
Hepimiz öylesine rahatladık ki çok sevdiği mesleğini yapacaktı.
Öğretmenlik zor meslek çocukları sevmeniz gerekir, idealist olmanız gerekir, yoksa başarılı olamazsınız.
Nihayet okulunun, öğrencilerinin resmini çekip gönderdi.
Kerpiçten yapılmış küçücük bir bina tek katlı okulun önünde, öğrencilerinin arasında öyle bir gururla duruyordu ki, oysa daha okulun sobasını bile yakmasını bile bilmiyordu… Öğrenecekti ve kim bilir daha neler öğrenecekti cep elması çalıkuşu.
Reşat Nuri Güntekin Çalıkuşu romanını 1922 de yazmış. Aradan öyle uzun zaman geçmiş ki, kızımızla gördüm, çalıkuşu halen var memleketin dört bir tarafında, sizlerle gurur duyuyoruz sevgili çalıkuşu gençlerimiz, yolunuz açık olsun.
Sizler, geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucularısınız. Sizler dünümüzde vardınız, bugünümüzde de varsınız, yarınımızda da olacaksınız…
Sevgili Babamın ve tüm öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun.
Seviyle kalın…
Belma DemirAkdağ, Frankfurt, 23. 11.2012
|