Güzel bir sonbahar günü nereye gidelim diye soruştururken, Hessenpark Açık Hava Müzesi dediler. Aslında oraya gittiğim zaman bir binanın içine girip müzeyi gezeceğimi düşünmüştüm, yanılmışım...
Hessenpark, Neu-Anspach ve Wehrheim-Obernhain kentleri arasında Almanya’nın Hessen Eyaletinde bir açık hava müzesi olarak, 1974 yılında Hessen Eyaleti yöneticileri tarafından kırlık bir alanda, altmışbeş dönüm üzerinde kurulmuş.
Kırlık alanı takip edip şehre girdiğinizde sizi önce yiyecek ve içecek satan bir grup karşılıyor. Daha sonra buradan müzeye geçiş yapıyorsunuz. Oldukca büyük bir alana yayılmış olan müze sizi 19.yüzyıla götürüyor.
Bir anda kendinizi tarihin içinde buluyorsunuz. Geçmişte yapılan binalar, yaşam şekilleri, kullanılan eşyalar alınmış bu bölgede yeniden yapılandırılmış. Bu evlerde taş ve beton kullanılmamış, evler ahşap iskeletlerden oluşmuş. Uluslararası ziyaretçilere benzersiz bir atmosfer sunulmuş. Yaşayan bir müze diyebiliriz. Kırsal ve küçük-kent ler oluşturulmuş.
Parkın kuzey kısmında aslına uygun olarak çiftçilik hayatı sergilenirken, orta kısmında o dönemde yaşayan işçilerin ve gündelikçilerin evleri bulunuyor. Canlı hayvanları, bitkileri ile onyedi kasaba, yüzün üzerinde geleneksel yapısı ile sizi yüzyıl geriye götüren bir yaşayan müze… Bu açık hava müzesinde köy kiliseleri, sinagog, yel değirmeni, okul, postane, fırın, bakkal, demirci, su değirmeni hatta mavi baskı yapan bir bina yanında da o rengi veren bitkinin yetiştirildiği bahçesi de bulunmaktadır. Her kasabanın önce kilisesi yapılmış daha sonra da yaşanan evler, zanaat, tarımsal ve evrensel işçilerin çalıştığı yapılar.
Yapım aşamasında depolanmış pek çok ev yapılmayı beklerken, binaların ve bina sakinlerinin hikâyelerini ziyaretçilerine en doğru şekilde sunmak adına oldukça kalabalık çalışanlar var. Kalıcı ve geçici sergilerin bulunduğu Hessenpark Açık Hava Müzesinde kamuoyuna açık dersler, konferanslar ve sempozyumlar verilmekte ve o döneme ait tiyatro ve konser örnekleri sunulmaktadır.
Almanya’ da tarihin içinde yürürken, yaşam şekillerini izlerken kendi ülkemdeki yaşamla örtüşen pek çok şey gördüm…
Dokuma tezgâhları, yün eğirme aletleri, tahta ayakkabılar… Bir başka evde dikiş makinesi, eski cetveller, iğneler, iplikler, bir kenarda kocaman kuzine üstünde güğümler, kocaman kazanlar, yayık ayranı yapılan aletler, traktör, düşünemeyeceğiniz kadar küçük aletler, kendimi bir başka diyarda gibi hissettim.
Sonra bir okula girdim, tahtanın önünde kocaman abaküs, belli ki çocuklar bunu kullanıyordu. Sonra bir kilise, üzeri resimlerle süslenmiş kürsüsü, demircilerin çalıştığı atölye ve daha neler neler…1800 lü yılları Hessen Parkta fazlası ile yaşayabiliyorsunuz.
En çok ziyaret edilen müzelerden biri olan Hessen yaşayan müzede gönüllü hizmet ve engellilerin entegrasyonu da var. Müzenin amacı, geçmişten günümüze yeni nesle eski yaşantıyı tanıtmak…
Tabii, bütün bu güzellikleri izlerken, ülkemde de böyle müzelerin kurulabileceğini düşündüm. Bizler eski Türk Filmlerini izlerken geçmişi özlemle seyrediyoruz, giyilen ve kullanılan eşyaları, neden bizimde böyle bir müzemiz olmasın? Tarihi geçmişlerimiz değerlendirilmiyor ve hatta satılıyor neden?
Gençlerimize geçmişten günümüze unutulmuş, hiç bilinmeyen yaşanmışlıkları anlatmak kadar güzel bir şey olabilir mi? Ne dersiniz?
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ, Frankfurt-2.12.2012
|