Geçen sene bir köşe yazarının Avrupa’da insan haklarını eleştiren yazısını okumuştum. Bunu böyle yazmışsa vardır bir bildiği herhalde dedim. Şimdi gözlemlediklerimden sonra aslında yazılanların gerçeklerden ne kadar farklı olduğunu gördüm. En azından benim ülkemdeki standartlarla karşılaştırıldıklarında…
Geçen gece camdan dışarıya bakarken çimlerin üzerindeki hareket dikkatimi çekti,” Aaa kediler mi geldi ?“ dediğim zaman evcil hayvan oldukları için kedi ve köpeklerin sokakta yaşamadığını onların tavşan olduğunu söylediler. İnsan ister istemez hemen bir karşılaştırmaya gidiyor. Vay benim ülkemdeki hayvanlar diyorsunuz, içinizi hüzün kaplıyor.
Tramvaya binerken binecek olan insanların, inenleri sabırla beklemesini izleyince, bizim belediye otobüsünde şoförün” ya kardeşim bekleyin millet bir insin “diye bağırması geldi aklıma… Tramvay, güzergâhını takip ederken bazen saniyelik duruşlar yapıyor. Sonra anladım ki duraklarda ışıklı panolar tramvayın gelişini dakika dakika yazıyor. Yok öyle, beşte on dakika otobüs bekleyip de, niye geç kaldınız diye sorunca, çok kötü bir şey söylemiş gibi azar işitmek. Biletinizi her tramvay durağında bulunan otomatik bilet gişesinden kendiniz alıyorsunuz. Bilet kontrolü yok. İster alın ister almayın… Ancak arada sırada yapılan kontrolde almadığınız görülürse işte o zaman canınıza okuyorlar ve 40euro ceza ödüyorsunuz.
Geçen gün alışverişe gittim yolda yürürken kaldırımın bir tarafının yayalara bir tarafının da bisikletlilere ait olduğunu gördüm. Kimse kimsenin hakkına tecavüze yeltenmiyor. Kaldırımlar da bir yayanın ya da bir bisikletin inip çıkabileceği yükseklikte. Bizde bu kaldırımlar ne hikmetse oldukça yüksek yapılır millet inip çıkarken spor yapsın diye herhalde.
Hastaneye gittim. Öylesine güzel bir ortam vardı ki, özellikle hemşirelerin hiç bıkmadan usanmadan hastaya tüm sevecenlikleriyle hizmet etmesini izlerken bizim hemşirelerimizin asık suratlı gülmez konuşmaz olmak için özel ders aldıklarını düşündüm.
Bütün insani haklarının devlet tarafından güvence altına alınmış olmasının rahatlığını ve huzurunu yaşıyor insanlar burada.
Yıllar önce doğum yaptığım zaman, doğum izni kırk gündü ve ben kırk gün sonra işe giderken yorgunluktan yolun ortasına yapışmıştım. Daha sonra doğum yapan kadınlara ücretsiz izin vermeye başladılar.
Burada doğum yapanın 3 sene izin alma hakkı var. Anne ile baba toplamda 14 ay ücretli izin alabiliyor. İkinci sene de izin almak isterseniz ücretiniz devlet tarafından ona göre ayarlanıyor. Üçüncü sene iznini ise çocuk 8 yasına gelene kadar kullanabiliyorsunuz. Türkiye’den ayrılmadan önce tanıdığım iki hamile hanımı, insan haklarını savunan bir işveren iş göremezler diye işten attı, işte sorun burada, burada ise hamile kaldığınız zaman işten atılma riskiniz ortadan kalkıyor, neden mi? Devreye çocuk hakları giriyor da ondan. Doğmamış çocuğun hakları.
Gel de kıskançlıktan çatlama. Ya da kendi kendine kahretme.
Artık Noel hazırlıkları başladı Avrupa’da, Kasımın sonundan itibaren şehir meydanlarında küçük alışveriş dükkânları açılıyor. Her türlü değişik yiyecek ve sıcak şarap keyfince ye iç… Öylesine kalabalık ki, ama asla kimse birbirinin üstüne çıkmıyor. Kimse birbirine saygısızlık yapmıyor. Bunları izlerken bizim Göztepe Parkında kurulan Antepliler günü geldi aklıma. Değil bir şey almak, kalabalığın içinden çıkmak için nefessiz kalmıştım.
İnsanların birbirine saygılı davranması, halkın rahatı için her şeyin en ince detayına kadar düşünülmesi, insan olmanın farkındalığını yaşatıyor.
Sizlere bunları anlatırken şunu düşündüm, insan hakları… Aslında her ülkede İnsan Hakları var. Var da önemli olan uygulanıyor mu? Evet, burada uygulanıyor. Hayvan hakları da, çocuk hakları da, kadın hakları da var. Hem de dolu dolu insan hakları var ve sadece kâğıt üzerinde değil!
Uluslar arası sözleşmelerde belirtilen insan hakları kriterlerinin ülkemizde uygulandığı, bu kriterler ışığında kişiyi kendi özüyle yaşatan kuralların benimsendiği, insanın insan haysiyetiyle sahip olduğu bütün hakların ırk, din, renk, cinsiyet, yaş, düşünce ayrımı yapmaksızın uygulandığı bir ülke olduğumuzda, insan hakları haftası bizim için daha bir anlamlı olacaktır inancındayım.
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ, Frankfurt, 9.12.2012
|