Bayramda bir komşuma ziyarete gittim rahatsızdı, iki gün sonra ayni eve taziye için gittiğim zaman bir kez daha hayatımızdaki o ince çizgi geldi aklıma.
Yaşamla ölüm arasındaki minik çizgi, o çizginin ne zaman öbür tarafına geçeceğimizi de hiç kimse bilmemekte. Yazık ki bu minik çizgi öylesine keskin ki çizginin öbür tarafına geçince asla geri adım atılmıyor.
Yaşanan hayat, sevdalar, çekilen çileler, kıskançlıklar, özlemler, acılar, eşyalarınız, çocuklarınız, dostlarınız hepsi bir çırpıda geride kalıyor. Hiç hayal edemeyeceğiniz eller, evinizin her köşesini, her eşyanızı elliyor, kıyamadığınız çok şeyleriniz poşetlere doldurulup birilerine veriliyor. Aslında o poşetlere doldurulan her ne kadar kıyamadığınız eşyalar gibi görünse de sizin yaşanmışlıklarınız, anılarınız…
İşte bu hayatı yaşarken yaşamımızda öyle çok ince çizgilerimiz var ki, ama bu çizgiler yaşamla-ölüm arasındaki gibi keskin değildir. Sevgiyle-nefret, gülmekle-ağlamak, evetle-hayır daha bunun gibi…
Bugüne kadar hayatımızda en çok kullandığımız sözcükler nedir diye düşündünüz mü? Bana göre insan yaşamı boyunca “evet” ve “hayır” sözcüklerinin arasında gidip gelir. Ama mutlaka “evet”ler daha çoktur. “Hayır” diyemediğimiz anlarda da “evet” lerimiz başımıza iş de açabilir.
Aslında bu iki sözcük bir arada yaşar. İnsan da bu iki kelimeyi kullanmakta özgürdür. Yine de çoğumuz “hayır” kelimesini kullanmamız gereken yerde istemesek de evet sözcüğünü söyleyiveririz.
Psikolojide “hayır” demek önemli yer tutar. İnsanın ne zaman “evet” ne zaman” hayır” diyebileceğini bilmesi o’nun psikolojik açıdan sağlıklı olduğu anlamına gelir, pek önemsemeden kullandığımız iki sözcük hayatımızda fazlaca önem arz etmektedir.
Ben de Lisede iken bir arkadaşımın isteğine nezaket olsun diye “evet” dediğim zaman bir hafta yaşadığım sıkıntı sonrası karşımdaki kişiyi reddetme anlamına gelen bu kelimeyi kullanmam gerektiğini, “hayır” sözcüğünden kaçmamam gerektiğini öğrenmiştim. Anlayacağınız, o zamanlar “hayır” sözcüğünden korkardım. İnsanları incitmek korkusu, ya da ayıp olur duygusu ağır basardı.
Herkesin de her istediğimize “evet “demesini beklememeliyiz, her “hayır”da da bozulmamalıyız. Eğer her “hayır”ı kendimize dert edersek hayatımız hep birilerine bozulmakla, kırılmakla geçer. Dolayısı ile psikolojimiz bozulur. O yüzden” hayır” diyenlere önyargı ile yaklaşmak yerine onların neden “hayır” dediklerini anlamaya çalışmalı ve saygı duymalıyız.
Aslında anne babalar en çok “hayır”ları çocuklarına kullanırlar, tabii onlarda ebeveynlerine… Ama hiç bu iki kelimenin önemini anne babalar çocuklarına anlatmazlar. Oysa çocuklarımıza gerektiği yerde “hayır” kelimesini kullanmasını öğretmeliyiz. Tabii “hayır”lara saygılı olmayı da…
Bu haftaki yazımda “evet “ve “hayır” kelimesinin önemini vurgulamak istedim. Çünkü bizim ülkemizde bu iki kelimeyi doğru yerde ve zamanda kullanamama durumu var. “Hayır” kelimesi kullanıldığı zaman da hakaret kabul edilerek öyle çok tahammülsüzlük gösteren var ki, zaman zaman gazetelerde de gördüğümüz gibi bir “hayır”a bazen insanlar bile ölebilmektedir.
“Hayır” kelimesinin aslında kişiliğimize saldırı olarak görmemeyi öğrenmeliyiz. Saygıyla “hayır”ları kabul edip hoş görü ile karşılamamız gerekmektedir.
Eğer “evet” ve “hayır”ları kabullenirsek kendinizi aşmış olduğunuzu göreceksiniz.
Bu kısa ve ölümlü hayatta, yaşadığımız olaylar bizlere her zaman ders veren deneyimlerdir. Ben de hayatımızda önemli yeri olan “evet”ler ile” hayır”ları cebimizden çıkarırken biraz daha dikkatli olalım diyorum, hayırlardan kaçarken evetlere esir olmayalım…
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ, Frankfurt, 16.11.2012
|