Dünya kadınlar gününde eşine sürpriz yapıp yurtdışına götürmek isteyen dostum “bende kadınım ben niye gitmiyorum” diye karşısına dikilen minik kızını görünceşaşırmış kalmış. Ah şu çocuklar! Ne zaman nerede müdahale edecekleri kestirilemeyen minik canavarlar… Bir anda ortamı değiştirebilen, hüzünleri götürüp neşe getiren çocuklar.
.
Özgürce büyüme keyfini sonuna kadar yaşayabilen çocuklar, hayallerinin ucu bucağı olmayan çocuklar, yeri gelip Kaf Dağının en tepesine oturan çocuklar.
.
Bizlerde öyle değil miydik? Belki bizim zamanımızdaki anneler babalar bu dönemde ki anne ve babalar kadar anlayışlı değillerdi, bizler yaşarken ergenlik dönemini bilmez, kapris yapamazdık. Babamızın bakışından anlardık yanlışımızı. Oysa şimdi anneler, “çocuk ergenlikte” deyip bir dokunulmazlık zırhına büründürmüyorlar mı çocuklarını? Kızım altıncı sınıfta okurken, sınıf öğretmenine ne yapıyor bizim çocuklar diye sorduğum zaman bana “ergenler iyi, uğraşıyoruz” demişti de çok gülmüştüm.
.
Belki ergenliği bilmezdik ama umutlarımız vardı, hayallerimiz bizi öyle yerlere götürürdü ki kimse sınırlayamazdı. Hep bir barış penceresi bulurduk çocukluğumuzda ışıltılı gözlerle bakardık dünyaya. Kötülük düşünmezdik severdik ölesiye. Keşke çocuk kalabilseydik, keşke umutlarımız gerçekleşseydi, bazen düşünüyorum da bir günde olsa çocuk olabilsek, bu mutluluğu yaşayabilsek…
.
Ne büyük mutluluk olurdu çocukluğumuzu yaşamak, en azından acımasız dünyanın güç savaşından uzaklaşırdık, gerçek hayatımızdaki savaşları umursamazdık, savaşta ölen çocukların acıları yüreğimizi dağlamazdı, bilmezdik dövülen, öldürülen kadınları, yoksulluğun pençesinde kıvranan insanları, çocuk yaşta kıyasıya çalıştırılan minik emekçileri, Atatürk’ümüzün yaşadıklarını, dedelerimizin savaşlarını bu ülkenin nasıl alındığını Çanakkale’de denizin kırmızı aktığını, bilmezdik o zaman bu toprakların kanla yıkandığını, anlamazdık oyundan kafamızı kaldırıp “ne oluyor?” demezdik, terörün acı yüzü yakmazdı yüreğimizi, haberimiz olmazdı Türkiye Cumhuriyeti kelimesinin bir bir temizlendiğinden, bayrağını kalbine kazımış insanların bayrağı için hırpalandığından haberimiz olmazdı,kafamızı da yormazdık “ne olacak? “Düşünceleriyle. Ne güzeldir çocuk olmak… Büyüklere inat minicik yürekleri ile, bu kadar sıkıntıyı Kaf Dağının ardındaki canavar gibi görmek, çocuk yüreğiyle o canavarları kovmak…
.
Nazım Usta demiş ya;
. Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler…
Sevgiyle kalın.
|