Hafta sonu dışarıyı seyrederken alt komşunun kızı ve damadının annesini babasını ziyarete geldiğini gördüm. İçimden “aferin bak ailesini ziyarete gelmişler “ diye geçirdim. Sonrada bu düşüncemin yanlış olduğunu fark ettim. Aslında normali buydu. Ancak toplumumuzda öyle bir yabancılaşma var ki belki de normal olan bu olayı farklı şekilde düşünmeme neden olan, toplumca yaşamaya başladığımız yabancılaşmaydı.
Yabancılaşma, kontrol altına alınamayan içgüdüler, tutkular ve alışkanlıklar nedeniyle insanın özüne yabancı hale gelmesi demektir. Bireyselleşmeye başlayan toplumumuz zaman içinde yabancılaşma çemberinin içine girdi.
Özellikle günümüzde bu yabancılaşma kavramı gittikçe yazık ki kuvvetlenmekte. İnsanlar topluma, olaylara, dostluklara, işlerine, öğrenciler okullarına, apartmanda oturanlar komşularına, çevrelerine, oturduğu sokağına hatta bazen kendisine bile yabancılaşıyor. Ayni binada oturduğumuz insanlarla ilişkilerimiz alt sınırdadır. Bazı binalarda da hiç kimse birbirini tanımaz, hatta tanımaya ihtiyaçta hissetmez.”Günaydın” demek lüks bir davranış gibi gelir. Zaman zaman olaylar karşısında vurdumduymaz davranışımız daha sonra “bu ben miyim?” diye feryat etmemize neden olmaktadır, aslında farkına varmadığımız yabancılaşmamızdır.
Orta yaş ve üstündeki kişiler daha önceleri toplumla beraber paylaşım içinde yaşarken, şimdi yalnızlığın toplum içinde yaygınlaşmasıyla, onlarda farkına varmadan yabancılaşmaya başlamıştır.
İşlerin çoğalması, ekonomi ve yan baskılarda bunu desteklemektedir.
Günümüzde hiç kimsenin birbirine tahammülü kalmamış. Toplum olarak insanlara, değerlerine, kültürüne, kendine yabancılaşmış bir hale geldik.
Yabancılaşmak deyince, Sultanahmet’e gittiğim zaman kötü bir olayla karşılaştım. Metrodan indim önümde bir turist grup vardı, turistlerden birisi genç bir delikanlıya çarptı, delikanlı inenlerin içine girmiş metroya binmeye çalışıyordu, o kızgınlıkla turiste öyle bir vurdu ki şaşkınlıkla izliyorum. Turistte yaşlı bir beydi. Yanımdaki arkadaşım “ bu ne Allah aşkına “diye isyan edince gayri ihtiyari “burası Avrupa değil” dedim. Ne acı değil mi? Metroya binmesini öğrenememiş, yaşlıya saygıyı bilmeyen bir genç, kendi benliğine ve değerlerine bile yabancılaşmış.
Düşünüyorum da günümüzdeki bencil çıkar ilişkileri, insanların hep başkalarını kullanma arzuları zaman içinde gelişen güvensizlik, yozlaştırdığımız değerlerimiz, okumayan, üretmeyen çoğu zaman sorgulamayan toplumumuz, yabancılaşmayı davet etmektedir. Toplum olarak, değişik süreçlerle değişik şekiller alsak da, yaşadığımız topraklar üzerindeki her türlü değerimizi korumak ve kollamak zorundayız. Ülkemizdeki hızlı bireyselleşme toplum olarak yabancılaşmamızı hızlandırmaktadır. Bu yabancılaşma belki farkında değiliz ama kültürümüzü ve özümüzü yok etmektedir.
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ,28.4.2013
|