Bir gün tekerlekli bir sandalyeye oturup şöyle İstanbul sokaklarında gezmenizi tavsiye ederim. Yok, bunu yapamam diyorsanız elinize bir bebek arabası alın iki sokak öteye gidin. İşte o zaman insanlığınızdan utanacağınızı göreceksiniz.
Bir heves çıktığınız eve, kahrederek döneceksiniz.
Kaldırımın üzerinde giderken bir de bakarsınız ki karşınızda devasa bir ağaç, kaldırımdan inip tekrar kaldırıma çıkmanız gerekir. Kaldırımın yüksekliği ise inip çıkabileceğiniz gibi değildir yazık ki.
Şimdi belediyeler yeni yaptıkları kaldırımlarda güzel rampalar yapmışlar rahatlıkla bazı kaldırımlarda inip çıkabiliyorsunuz. Ama oraya bir araba park etmemişse, işte bu kadar da bencil araba kullanıcıları var. O kaldırımın neden bu şekilde yapıldığını bile idrak edememektedirler.
Ya otobüse binmeniz gerekirse ne olacak? Şoför yanınıza gelip “otobüse bir araba alırım? Sen öbürünü bekle “ derse?
Özürlü bir arkadaşımla Sultanahmet’te gezerken, karşıdan karşıya geçtikten sonra kaldırıma çıkmamız gerekiyordu ve çıkamadık. O kadar yüksek ki arkadaşım öylece kaldı. Yüzüme bakıp bu kaldırım çok yüksekmiş, nasıl çıkacağım? Dedi. Kaldırımı yapan beyinsizlerin yerine ben utandım. Yardım istemek zorunda kaldık. Sonra zorla kaldırıma çıktık… Biraz yürüdükten sonra arkadaşım birden dengesini kaybedip düştü. Kaldırımdaki taşlar ayni düzeyde değildi ayağı takıldı. O gün öylesine üzüldüm ki.
Vapura bindiğimiz zaman kendi kendime güldüm. Arkadaşım ne oldu der gibi yüzüme baktı, biz bunları yaşarken, on dakika önce, Sultanahmet’te gülsuyu sıkılan kaldırımlar geldi aklıma dedim.
Sen iki adım öteye düşe kalka gidiyorsun, seni ve senin gibileri, yaşlıları düşünen yok, bir tarafta da adam ha babam kaldırımları gülsuyu ile yıkıyor işte bunu anlamak zor.
Bizim ülkemizde insanca yaşamak zor, o gün anladığım buydu, bügünde ayni duygular içindeyim. Bizden meydanlara çıkıp oy isteyenlere demokrasinin gereği yapmamız gerekir deyip oy vermeye koşuyoruz. Karşılığında da iş istiyoruz, emek istiyoruz ama kaldırımları bile baştan kara yapıyorlar.
Son yaşanan olaylar hepimizin içini acıttı. Çok masum bir istek çığırından çıktı. Öldüresiye düşmanca bir tavır alan polislerimiz kendilerine duyulan sevgiyi ve güveni yerle bir etti. Hani bir söz vardır “güvendiğimiz dağlara kar yağdı” bizlerde bir anda düşman kardeş olduk. İnsanların konuşma, isteme, yürüme, özgürlük hakları bir anda toz duman olurken, polisin gazında eridi yok oldu.
Nerden nereye geldim, zaten insan gibi yaşamak için gayret ettiğimiz ülkemizde bu olaylar yazık ki tarihte kara bir leke olarak yerini aldı.
Bizler insanız, özürlüsüyle özürsüzüyle ve insanca yaşamak istiyoruz. Özgürlüğümüzle, düşlerimizle hayallerimizle ve de sevdalarımızla…
Sevgiyle kalın.
Belma Demir Akdağ,2.6.2013
|