Her zaman hayatımızda bir ince çizgi vardır, biz bu tarafında yaşarız, gidenlerde öbür tarafında diye düşünürdüm. İşte o incecik çizgi geçen hafta önüme çizildi. Öylesine ince ve görünmezdi ki iki çizginin ortasında kalakaldım.
İstediğin kadar dikkatli istediğin kadar temkinli davran olmuyor, yetmiyor. Eğer bir olayı yaşamanız gerekiyorsa yaşıyorsunuz. Bunu öğrendim. Sorgulamaya girmedim, nedeni, niçini yoktu. Bu olayı yaşamam gerekiyordu, hayatımda bir anı daha yerini alacaktı, belki kötü anıların sayfasında olacaktı ama ne çare, yaşadım bir kere…
Ters yönden geri geri gelen araba bana hızla vurduğu zaman, ne mi hissettim? Bir şaşkınlık… Organlarımın dışarıya fırladığını sandım zaten çarpma anı ile yere yatma arasındaki zaman dilimini hatırlamıyorum. Sadece çarptı ve yattım. Caddenin ortasında en seksapel pozumu vermiştim.” Kalk Belma kıpırdan koş hadi” dedim ama olmadı.
.
Şaşkındım, arkamdan gelen arabanın vurması, hani derler ya “sırtımdan vurdu” aynen o hissi uyandırdı bende. Bir anda “demek araba çarpınca böyle oluyormuş” diye düşündüm. Yerde yatıyordum ama annem her şeyden önemliydi. Hiç bir şey aklıma gelmedi, “annem” dedim onlarca kere… Bütün tedavi sürecinde de onu gözümden ayırmadım.
Anladım ki İstanbul trafiğinde bireysel tedbirler yeterli olmuyormuş, yolların boş olması, ışıkların kırmızı yanması, arabaların geliş yönleri hiç birisi önemli değilmiş. İnsanlar kurallara uymayı beceremiyorsa, ana caddeden ters yönden gelme cesaretini gösterebiliyorsa, kendini akıllı sanıp trafik canavarı olabiliyorsa, sizde tevekkel Allah yaşıyorsunuz…
İnsan hayatında korkuları ile yaşar. Korkularım, hep başıma gelen korkularım… Hayatımdaki korkular, öyle çoktu ki korkulardan kaçarken, onun kucağına düşmek. Hep severek yendim korkuları, ilacı sevgiydi… O korku çukurunda iken ellerime uzanan el sevgiyle yaklaştı, unutturdu o ince çizgiyi. Bir kez daha yendim korkuyu. Bir kez daha başardım hayatta kalmayı.
Yattığım yerde çevremdekilere kendi gözümle baktım, onların gözüyle kendimi seyrettim sessizce. Kazayı yapanın gözüyle seyrettim kendimi. O üzgün ve mutsuz gözler dibine kadar korkuyla, merhametle, acıyla baktı gözlerime. Onun ruhu pişmanlık ve korkuyla benimki ise acıyla kanıyordu. Oysa sabahın kör karanlığında mutluluk dilemiştim tüm evrene…
Sevgiyle kalın.
.
Belma Demir Akdağ,18.9.2013
|