Yolda giderken karşınıza çıkan herhangi bir hayvanın gözlerinin içine hiç baktınız mı? Eğer bakmıyorsanız sizlere bakmanızı tavsiye ederim.
Hepimiz kedilerle, köpeklerle karşılaşırız kimimiz yok farz ederiz, kimimiz tiksintiyle ya da korkuyla yolumuzu değiştiririz, kimimiz de elimizi uzatıp okşarız. İşte okşayanlar hayvanların gözüne bakanlardır. Onlar görürler hayvanın sevgiye susamışlığını. Sinirli olanı da vardır, mutsuzluktan gözbebeği büyümüş olanı da.
Hayvanlarla hep sıcak ilişkilerim olmuştur. İnsanlardan daha sadık olduklarını düşünürüm. Hiç nankörlük yapmazlar, sevgilerini hep üstünüzde tutarlar, kızdıkları zaman küserler ama barışmaları da çabuktur. Hani birine kızar da “ hayvan” deriz ya, Bazı kişiler çocuklarına hayvansal niteliklerle hakaret ederler, ya da korkuturlar. Davranış biçimlerini eleştirirken “Keçi gibi inatçı”, ya da “ tilki gibi kurnaz” sözleri kullandığı zaman çocuğun bu sözlerle büyüyüp de hayvan sevmesini bekleyebilir misiniz? Hayvanlara sevgi ile yaklaşabilmelerini bekleyemezsiniz. Aslında bu tür davranışları da hayvanlara yapılmış hakaret diye düşünürüm.
Çoğumuzun besledikleri ya da beslemek istedikleri hayvanlar olmuştur. Sevgimize her zaman sevgiyle karşılık veren menfaat gütmeyen hayvanlar…
Hayvanların yaşam haklarını, yaşam alanlarını hiçe sayan bu dünyanın yalnız kendileri için yaratıldığını sanan bencil insanlar… Varlıkları ile doğayı renklendiren, etinden, sütünden, balından, derisinden, yardımından faydalandığımız hayvanları yalnız bizim için yaratıldığı gibi bencilce bir düşünceye kapılıp hayvanlara olmadık zararları vermekten hiç utanmazlar…
Küçükken kızımın bir kedisi vardı. Anaokuluna gidinceye kadar beraber yaşadılar, ama ikisi de birbirini kıskanır, birbirlerinin oyuncaklarını saklarlardı. Bazen de kavga ederlerdi. İki arkadaş… Bir gün anaokulu dönüşü çalıştığım yere geldiğinde terapist bir arkadaş kızıma terapi yapmış. Yanıma gelip “kızına terapi yaptım yuvada bir problemi var. Bir çocuk çok rahatsız ediyormuş” dedi. Tabii panik oldum “ne yapıyormuş” dedim o da “ saçını çekiyormuş, ayağına vuruyormuş, oyuncaklarını alıyormuş” dedi. Merakla” adı neymiş” deyince bana “Oscar” dedi. O anda hem şaşkın hem de mutlulukla güldüm.” O kızımın kedisi, bu nasıl terapi anlayamadın mı?” dedim.
Şimdi düşünüyorum da insan sevgisi, doğa sevgisi, hayvan sevgisi, çocuk yaşta veriliyor. Dostluğu, paylaşmayı onlarla öğreniyorlar. Kızım büyüdü kocaman bir genç hanım oldu, ama halen çantasında hayvanlara verebileceği mamalarla gezer ve sevgisini paylaşır.
Sizlerde insanları sevin ama hayvanları daha da çok sevin sevgili okurlarım, inanın onlardan size zarar gelmez.
Sevgiyle kalın…
Belma Demir Akdağ,3.10.2013
|