Sadece beklenen ölü mü? Diri mi? Yüzlerce insan, gözleri yaşlı, gelen her ambulans bir umut ancak umutlar bitmiş, acı çoğalıyor, herkesin farklı farklı hikâyeleri, farklı acıları havalarda uçuşuyor, burası Soma…
Madenlerde çalışanların çilesi, hep kadere bağlanan ölümler… Hiçbir şey kader değildir. Evet, herkes geldi, yas ilan edildi, konuşmalar yapıldı, sözler verildi, hep böyle olmuyor mu?
Biz nedense hep sınıfta kalmaya meraklıyız. İşte gene sınıfta kaldık her işimiz böyle. Kim sınıfta kalır? Dersini iyi çalışmayan. Depremlerde de böyle olmuyor mu? Hep ayni şeyler. Yazık ki bizler dersini iyi çalışmayan bir milletiz.
245 İşci kardeşimiz hayatını kaybetti. Bununla da kalacağını sanmıyorum. Belki kayıp sayısı daha da artacak. Artık kim ne yaparsa yapsın bu acı düştüğü yeri yakar. Analar, bacılar, çocuklar ve sevdalılar.
Şimdi herkes farklı konuşuyor. Trafo patladı. Patlamaması gerekiyordu deniyor. Eski bir damar vardı zaman zaman alev alıyordu diyorlar, Burnumuza pis koku geliyor diyenler var. Gerçeği öğrenebilecek miyiz? Ya da bu kadar insanın kaybına neden olanlar cezalandırılabilecek midir?
Yerin bin kat altında çalışan, kömür karası suratları ile bir avuç kömür için mücadele eden işçilerimiz, kadınların, çocukların, anaların kara sevdasıdır.
Onların gözleri kasketinin farındadır. Hersabah işine helalleşip gidendir onlar, en helal parayı kazanandır madenciler…
En ağır şartlarda, her gün ölümün soğuk yüzünü görmekten korkan bir o kadar da az para ile çalışandır onlar.
19. Yüzyılda Emile Zola’nın yazdığı “Germinal” kitabını okuduğum zaman çok etkilenmiştim. Maden işçisinin hayatını anlatan bu kitabı sizlerinde okumanızı isterim. O zaman anlayabilirsiniz madencileri ve hayret edersiniz, değişmeyen ne çok şey var. Teknolojinin en az ulaştığı meslek gibi geliyor insana.
Almanya’daGelsenkirchen’egittiğim zaman maden işçilerinin heykellerini görünce şaşırmıştım. Alışveriş merkezinde bile sizi karşılayan maden işçilerinin heykelleri onları hatırlamanıza neden oluyor. Biz de de var mıdır? Böyle heykeller ya da maden işçilerinin bir müzesi yoktur, sanıyorum.Biz de ancak ölünce yönümüzü çevirdiğimiz hatırladığımız bu işçilerimiz, aslında ölüm çukurunda çalışırken değerlerinin bilinmesi gerekenlerdir.
Yıllar önce Ecevit vefat ettiği zaman madenciler cenazeye katılmıştı, çünkü Ecevit maden işçilerinin haklarını savunan ilklerdendi.
Maden işçileri yazgılarını ölümle noktaladılar, değişmeli bu yazgı… Değişmeli…
Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası.
Orhan Veli’nin şiirindeki bu son iki bendi bize madencilerin en helal parayı tırnakları ile nasıl kazandıklarını bir kez daha hatırlatıyor.
Türkiye’m başımız sağ olsun…
Belma Demir Akdağ,14.5.2014
|