Kadınlarımız, İnşaat İşçilerimiz, Madencilerimiz… Onlar çaresizlikte, çare arayan YURTTAŞLARIMIZ!
Kadınlarımız; Her gün gazetelerde sönmüş hayatlarını okumak, içimize yeni bir ateş düşürüyor. Hepsinin içleri acıtan hikayeleri var. Erken baş göz edilenler, namus için mal gibi değiş tokuşa hayır diyemeyenler, ayrılığın acısını hazmedemeyen erkeklerin kurbanları oluyorlar. Gazete sütunları içerisinde yaşanamamış hayatları solup gidiyor. Televizyon ekranında korkulu bakışlar, ürkek söyleşiler, eli kanlı bıçaklı erkeklerin sesleri içersinde tekrar can veriyor.
İnşaat İşçilerimiz; Yurdun çeşitli bölgelerinden kopup gelmiş ekmek parası için inşaatlarda cambazlık yapıyor. Üst üste sıkışık odalarda hayat mücadelesi sırf eve geçim parası gönderebilmek için. Hayatları bir inşaat altında son buluyor. Hakkını arayanlar kapı dışarı, ses çıkaramayanlar hayatına ip cambazı gibi, devam etmek zorunda kalıyor. Sirkte Show devam ediyor. Geride kalanlar unutulup, sessizce geçmişin içinde kayboluyor. Keder içersindeki aileleri hiç arayan soran yok!
Madencilerimiz; Zor şartların siyah kahramanlarıdır onlar. Kömüre bulanmış hayatlarının karanlık koridorlarında sessizce, hiçbir şeye aldırmadan çalışmıyorlar, adeta yaşam savaşı veriyorlar. Başka yapacakları bir işleri olmasına imkan yok, babadan oğulla devam ediyor.
Ülkemizde 1941 yılından bu yana 3 binden fazla insan maden kazalarında hayatını kaybetmiş. 100 binden fazla insan ise yaralanmış.2005’ten beri ölüm oranları ile birlikte, kömür ocaklarında üretimde artıyor. Açıklanan raporlarda, 100 milyon ton kömür üretimi başına düşen ölüm sayısı Türkiye’de yıllara göre 900’ü aşıyor. Soma’da 301 maden işçisinin ruhları galerileri terk edemeden, adeta yenilerini yutmak için maden ağzını açmış bekliyor. Yaralar sarılmadan, çığlıklar susmadan, öksüz çocuklar acıya alışamadan yeni felaketler başlıyor. Torba yasası mağduru onlar, iş şartları düzelecek derken işletmecilerinin darbeleri sinsice geliyor. Ümitsizlik artık yüreklerinde yük, dışarı taşıyor. Suç belli, suçlular belli, ne fayda! Neler unutulmadı ki!
Sonunda bütün maden faciaları gibi onlarda geçmişe gömülecekler. Vicdanları kömür karası olmuşlar, ellerini oğuştura oğuştura yine madende işçi değil, köle çalıştırmaya devam edecekler.
Atalarımız ‘’Eşeğini dövemeyen, semerini döver’’ demiş. Solmuş yüzlerdeki siyah karalar, kömür tozu dolmuş ciğerler, parçalanmış, kömürden yanmış ellere inat, halen nefes almaya çalışan madenlerde, ağır iş günü nedeniyle madenciler, saatlerle boğuşuyor.
Türkiye, maden kazaları sonucu yaşanan ölümlerde, dünyada ilk sıralarda yer almak da devam etmek için ısrar ediyor.
|