Mor beni cezbeden renklerin başında gelir. Kırmızı ile mavinin karışımı adeta mistik bir renk olarak büyüleyici olabiliyor. Mor için “ışığın maddeyle dansı” ifadesi kullanılır. Doğada az bulunan mor rengi bana lavanta çiçeğini hatırlatır.
Mitolojiye göre Apollon ve Artemis, Leto, Zeus’un çocuklarıdır. Artemis doğduktan sonra, lavanta çiçeği ile vücudu ovulmuş, doğduğu andan itibaren Artemis'in kutsal bitkisi olmuştur. Tanrıçanın lavanta çiçeğini, yaprağını ya da yağını vücuduna sürerek her daim etkileyici koktuğu rivayet edilmiştir. Denizli Hierapolis Tiyatrosu'ndaki bir kabartmada, tanrıçanın doğumu betimlemesinde genç kızlar, ellerinde lavanta çiçekleri ve afyon kozalarıyla Artemis'in kutsal doğum olayını izlerken görebilirsiniz. Lavanta kelimesi, Ortaçağ Latincesi'ndeki livendula türünün adından türetilerek Türkçeye geçmiştir. Livendula kelimesi ise, muhtemelen livere (mavileştirmek) ile lavare (yıkamak) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Tarihte lavantanın hoş kokulu yaprakları, Meryem Ana'yı, güvelerden uzak tuttuğu ve iffeti koruduğu için lavantayı sevdiği rivayet edilir. Ortaçağ Rönesans döneminde vebadan korunmak için binaların zemininin lavantayla kaplandığı anlatılır. I. Elizabeth'in, lavanta çiçeğinin şekerle karıştırılmasıyla hazırlanan tatlıyı sevmesinin nedeni, muhtemelen gerginlikten arınmasına yardımcı olmasıydı.
Isparta Keçiborlu Kuyucak Köyü kıraç ve susuz arazileri yüzünden yıllar önce göç vermeye başlamış, kaderi bugünse lavanta ile tersine dönmüştür. Türkiye lavanta üretiminin yüzde 80'ini tek başına karşılayan Kuyucak köyünde; 1975 yılında yörenin gül tüccarı Zeki Konur tarafından Fransa’dan getirilen lavanta fideleri otuz aileye on beş kök şeklinde dağıtılmıştır. Ticari amaçla ekimlere ise 1990’lı yıllarda başlanmıştır. Susuz ve kurak olan tarlalar boş kalmasın diye lavanta fideleri ekilmiştir.
Lavanta görsel olarak Kuyucak Keçiborlu’da 25 Haziran 25 Temmuz tarihlerinden en güzel rengine kavuşuyor. Hasat zamanı ise 26 Temmuz 15 Ağustos arası oluyor.
Altıncı kere gittiğin bu köy, tamamiyle değişmiş. Bir zamanlar küçücük meydanındaki yılların köy kahvesi aynen duruyor. Zamanında in cinin top oynadığı bu yer adeta bir panayır alanına dönmüş. Yol kenarındaki özel arabalar, otobüsler, köylülerin çeşitli lavanta ürünlerinin sattığı sıkışık stantlarla renğarenk olmuş. Köy civarında derme çatma, kimi çok modern, mola için durulacak yerler yer alıyor. Köydeki lavanta kokusu azalmış, eskimiş kapı önlerinde lavantalar yine boy gösteriyor.
Tarlalar arasına seyir teraslarında, lavanta tarlalarının uçsuz bucaksız görselliğini yaşamak mümkün oluyor. Çeşitli dekorlarla süslenen tarlalarda, mor tüller içersinde fotoğraf sırası uzayıp gidiyor.
Köy artık turizmde patlama yaşıyor. Eski halini bilmeyenler için çok cazip geliyor. Yinede uçsuz bucaksız mor tarlalardan gözlerinizi alamıyorsunuz.
Öncelikle baş döndüren kokusu ve rengiyle lavantanın masalımsı köyünde olmanın ayrıcalığı, insanların yüzündeki mutluluk ifadesinden belli oluyor.
Haber & Fotoğraflar Şahika Öner
|