Fotoğraf kareleri, gözümün önünden geçmekte. Tel örgü arkasından ‘’su’’ diye uzanan eller… Kadınlar; çaresizlik içerisinde, çocuklarına sarılmış, korkunun izleri yüzlerinden okunan, saçları dağılmış, yüz göz toprak ve çizik içerisinde... Kundaktaki bebeğine bulduğu suyu günler sonra bir an önce içirme telaşındaki baba… Tellerin önünde ailesini kaybetmiş gözü yaşlı bir kız çocuğu, üç yaşındaki kardeşine teselli etmek için, sık sık öpen altı yaşlarında bir erkek çocuğu... Mecbur kalmışlar, savaştan kaçmak için yurtlarını, evlerini terk etmek zorunda bırakılmış Suriyeliler; sınır kapımızdan geçmek için hayat mücadelesi veriyor. Toz toprak içerisinde, analar babalar yorgun, yaşlıların kimisi bayılıvermiş. Gözlerdeki korku, kurtulmanın verdiği rahatlıkla açık tutulmaya çalışılıyor. Başka bir ülkenin kapılarında, geleceğin onlara ne vaat edeceğini bilemeden umutsuzca dört gün beklemişler. Kapılar açılıyor, Türk askerimiz büyük bir gayret ve çabayla bu insanları içeri alırken, hem şaşkın hem üzgün ifadeleri yüzlerine yansıyor. Fotoğraflardaki duygularda en çok etkilendiğim; Anaların üstlerine yağan bombalardan kaçışı, kendi vücutlarından çok, çocuklarını güvenli bir yere getirmenin gizli zafer çığlıkları oluyor.
Savaş sürecinde AFAD yaptığı açıklamada; 1Hazirandan bu yana 19 bin 445 Suriyelinin Türkiye’ye giriş yaptığını bildirdi.
Çalınan gelecekler" başlıklı rapor Beşar Esad yönetimine karşı ayaklanmanın başladığı Mart 2011'den itibaren çocuk ölümlerini kapsıyor.17 yaşında altındaki 11,420 kurbandan 389'unun keskin nişancıların kurşunlarıyla hayatını kaybettiği belirtiliyor. Çocukların yargısız infaza uğradığı, aralarında bebeklerin de bulunduğu çoğunun da işkence gördüğü kaydediliyor.
Savaşta ölen erkek çocukların sayısı kız çocuklarınınkinden iki kat fazla olduğu belirtiliyor. Hedef gözetilerek açılan ateş sonucu en fazla 13-17 yaş grubundaki çocuklar ölüyor.
Suriye'deki iç savaş beşinci yılına girerken,18 bin 242 bin çocuğun öldüğü açıklandı. Saldırılarda kimyasal silah ve zehirli gaz kullanıldığı tespit edildi.
Türkiye bu katliama göz yummuyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çoğu kez dünya ülkelerine, bu insanları görmemezlikten gelinmemesi için çağrı yapmışken, suskunluk devam ediyor… Vicdanlar sonsuz uykuya dalmış, seyrediyor ve hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürdürüyor.
Suriye halkı, dünyadaki en büyük ülkesi içinde yerinden edilmişlerin başında geliyor. Milyonlarca kişi de evlerini terk etti, güçlükle yollar kat ederek, aç susuz; büyük kısmı Türkiye’ye sığındı. Uluslararası Af Örgütü, iç savaşın sürdüğü Suriye'den kaçan sığınmacıların en büyük yükünü Türkiye'nin aldığını, diğer bölgedeki ülkelerinin üzerine yıkıldığını, zengin ülkelerin üzerine düşeni yapmadığını açıklamıştı. Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü, gelişmiş ülkelerin kendi topraklarına kabul ettikleri sığınmacı sayısı oranının ‘’gülünç’’olduğunu belirtmişti.
Mübarek ramazan ayında bile Müslüman’ın Müslüman’a yaptığını kimse yapmıyor. Ramazan ayının bir özelliği de, Kuran-ı Kerim’in bu aylarda indirilmeye başlanmış olmasıdır.(185) meselen şöyledir; ‘’Ramazan ayı, insanlar için bir yol gösterici olan, doğru ve yanlışı ayırt ettirici, apaçık bilgileri içeren Kuran’ın indiği aydır.’’ Peygamberimiz savaşlarda kadın ve çocukların başta olmak üzere, sivil halkın öldürülmesini yasaklamıştır. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerimde yazılanlar unutulmuş, herkes savaşta kendi kitabını yazıyor. Katledilen çocuklar, satılan, tecavüz edilen, ailelerinden koparılan kadınlar yine savaşın en talihsiz kurbanları oluyor.
Bu mübarek ayda katliamcıların Allah ile hesaplaşma zamanıdır. Bütün Müslümanların mübarek ayda huzur, barış ve kardeşlik içerisinde geçirmesi temennisiyle!
|