Kurban bayramına giriyoruz, sevinçler boğazımıza takılıp kalmış. Tahammül ötesi günler yaşıyoruz. Sanki Türkiye’de değil de, bir başka Cumhuriyet içerisinde sabır savaşı vermekteyiz. Ruhum daralıyor, içimde yeni gelecek şehit haberleri korkusuyla gün doldurmaktayım. Her gün verilen şehitler, aile feryatlarıyla içimizdeki bulunduğumuz durumun en kötü göstergesi oluyor. Konserler iptal ediliyor, müzik susmak üzere, oysa sağ olsun bizim mahallede davul zurnaya devam… Bunlarda ne yazık ki bizim insanlarımız.
Doğuya bir bıçak saplanmış kanıyor. İnsanlarımız isyan içerisinde dur durak bilmiyor. Hangi kudret bu acıyı dindirecek diye hala ümitle bekleniyor. Trajikomedi ise ölüm haberini vermeye Kaymakamın kameralarla gitmesi, hayatın başka bir acı sahnesinde yer buluyor.
Başbakanımız Hürriyet gazetesinin pravakötörünü tasvip etmiyor, kulağını çekiyor. Arkadaşları arasındaki konuşmayı da, dost arası sohbet ifadeleri olarak dile getiriyor. Yani benim anladığım delikanlının ellerine iki cetvelle de bu işi halledebilirdi gibi geliyor. Neyse sonunda zatı muhterem saha dışı kalıyor.
Mültecilerin durumu tam bir felakete dönüştü. Başka ülkelere gidebilmek için Edirne sınır kapısına dayanıyorlar. Otogarlarda bir ümit bekleşiyorlar. Yürüyüş içerisindeki pembe çoraplı, ayakkabısız kız çocuğu yüreğimi acıtıyor. Polis koridoru önünde oynayan bebeklerse içimize hüzün taneleri serpiştiriyor. Ben asıl onları kurbanlık koyunlara benzetiyorum. Sürüden ayrılmış, çobanını kaybetmiş, nereye gideceğini bilemeden, can havliyle bir oraya bir buraya koşuşturuyorlar. Ülkelerinden koptukları yetmiyormuş gibi, birde aç susuz, çoğu yollarda ser sefil, sınır kapılarındaki kötü muameleyle, huzur bulacakları yere ulaşmaya çalışıyorlar.
Oysa benim kalbim Ege’de kaldı. İçimdeki çocuk hala orada sessiz bir şekilde kumsalda oturuyor…
Kurban bayramı, verdiğimiz kurbanlarla geldi. Ana kuzuları, çoğu hayatının baharında bu dünyadan göç etmek zorunda kaldılar.
Et fiyatları almış başını gidiyor, emekli sefil, işçiler kamyon arkalarında ölüme yolculuk yaparken, işsizlik gün geçtikçe büyüyor.
Ne bayramın… Ne şekerin tadı kaldı. Türkiye’de kaos insanları çember gibi sarıyor.
Siz yine de bu bayram sevdiklerinizle olun. Belki mutsuz hayatımız, bayram sofralarında, eski anıların hatıralarıyla bir nebze hayat bulur.
Kurban Bayramınızı içtenlikle kutlarım…
|