Evet… Sepeti koluna, herkes yoluna demiş büyüklerimiz. Alladılar, pulladılar çözüm süreci paketini önümüze koydular. Bir araya geldiler, sohbetler içerisinde, el ele göz göze fotoğraflar çekildi. Kandilliye ziyaretler yapıldı, Öcalan istekleri dile getirildi. Seçim zamanında ise Allah ne verdiyse birbirlerine gönderme yaptılar. Biz bin bir umutla, koşarak sandıklara gittik, şimdi o oyları yok saydılar. Merakla halk süreç kutusunun içinden ne çıkacak diye bekliyordu. Paketin kırmızı kurdelesi çözüldü, şehit cenazesiyle karşılaştılar.
Evet… 7 Haziran seçimlerinden sonra, 1200 ulaşan her gün şehit veriyoruz. Azrail kol geziyor, hangisinin kapısını işaretleyecek acaba?
Şimdi binlerce anne ve baba, doğuda, görev yapan yavruları için endişe ile bekliyor. Her televizyon açıldığında, her haber saatinde ve aniden çalacak kapı korkusuyla yaşıyorlar! Hangimiz onların duygularını, hissettiklerini, endişe ve acılarını taşıyabiliriz ki!
Gazetelerde şehitlerimizin, aile fotoğrafları ile dolup taşıyor. Kimi iki ay sonra terhis olacakmış, kimi sözlenecek, kimi nişanlanacakmış, çocuklar perperişan, anneler ağıt yakar, babalar ise hükümete isyan etmekte, bacılar ağabeylerinden yoksun kaldılar.
Seçimin maddi ve manevi faturası yine bizim omuzlarımıza binecek. İşçiye, emekliye para yok derken, yeni seçim için harcanacak trilyonların kaynağı nereden sağlanacak acaba! Bütün bu karışıklık içerisinde, doğuda sandıklar nasıl denetlenecek! Sandık taşıma seçimi şaibeli hale getirebilir mi! Anladığım gördüğüm kadarıyla daha Pkk denetlenebilmiş değil, bölgede istediği gibi at koşturuyor. Teröristler dağlarda değil, şehirlerde yaşıyormuş, nedense kimsenin de haberi yokmuş. Gün geçtikçe terör yurt genelinde çeşitli illere sıçrıyor. Bütün bunlara kim dur diyecek, hala bir cevap bekleniyor!
Şimdi tekrar yeniden sandık başındayız. Üç ayda ne değişir göreceğiz. Umudum yarınımıza ışık tutacak bir seçim olması.
" Yurtta sulh, cihanda sulh" ilk defa Mustafa Kemal Atatürk tarafından 20 Nisan 1931 seçiminde, ülkesine yazılı bildiriminde dile getirilmiştir.
Bu ilke 1961 ve 1982 Anayasalarında da yer alan Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dış politikasıdır. “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh, ilkesi, üstün hukuk kuralıdır. İlke bir taraftan yurt içinde huzur ve sükuneti sağlamayı, güven içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği hedef tutmaktadır. İlke, hem iç politikanın, hem de dış politikanın temel dayanağı olmuştur.
İnşallah herkes sandıkta üstüne düşen vazifeyi yapar, kabus gider, hayatımızda normale döner.
Bir ülkenin şehit evlatları, hepimizin evlatlarıdır. Ateş düştüğü evlere, sıçradı yüreklere, Türkiyem çok daha iyi şeyler hak ediyor.
|