Kıyametler kopsa, savaşlar olsa da, aşk her zaman her yerde devam ediyor. Çünkü gönül ferman dinlemez ki!.. Dünya döndüğünden beri yaşanmış büyük aşkların ayak sesleri her daim kulaklarımızda çınlıyor. Öyle aşklar yaşanmış ki, hala şarkılar ve filmlerle tekrar gündeme geliyor.
Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultana olan büyük aşkı da bunlardan yalnızca biridir. Mimar Sinan, (1489 1588) İstanbul Osmanlı baş mimarı ve inşaat mühendisi olarak yaşadığı dönemde büyük eserler yaratmıştır.Osmanlı padişahları I. Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde görev yapan Mimar Sinan, yapıtlarıyla geçmişte ve günümüzde dünyaca tanınmaktadır. Tarihe imza atmış olan bu değerli mimarımızın, gerçeğe ne kadar dayandığı bilinmese de 50 yaşında yüreğine aşk ateşi düşüren Mihrimah Sultana olan büyük aşkının, eserlerine de yansıdığı söylenmektedir.
Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultanın kızı olan Mihrimah Sultan 1522 yılında Topkapı Sarayı’nda doğdu. 1539 yılında 17 yaşındayken Diyarbakır valisi, tarihe rüşvetçi ve entrikacı kimliğiyle geçen Rüstem Paşa’yla evlendi. 1540-1548 yılları arasında Mimar Sinan’a İstanbul’un Üsküdar semtinde Üsküdar İskele Camii, medrese, ilkokul ve hastaneden oluşan büyük bir külliye yaptırdı. Ayrıca 1562-1565 yılları arasında gene Mimar Sinan’a İstanbul’un Edirnekapı semtinde cami, çeşme, hamam ve medreseden oluşan Mihrimah Sultan Camii ve külliyesini yaptırdı. Kimi sanat tarihçilerinin iddialarına göre, Mihrimah Sultan adına yapılan külliyelerin duru, gösterişsiz ve asil duruşuna rağmen içinin alabildiğine aydınlık olmasında da Sinan'ın duygularının izlerini taşımasıdır.
Mimar Sinan evlidir. O derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşmasına imkan yoktur. Karşılıksız aşkının olanca güzelliğini sanatının ruhuna yansıtmıştır.
Derler ki; Mihrimak Sultan Cami, sultanın o duru ve bir o kadar asil güzelliğine karşılık küçüktür. Sadece 38 mt bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder. Bu sayede gün ışığı her köşede adeta dans etmektedir. Bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından sığdırılabilirdi. Cami içindeki pandantiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de ise Mihrimah Sultan’ın o çok güzel ayak topuklarını döven upuzun saçları adeta tasvir edilmiştir.
Denir ki; Mihrimah Sultan’ın iki minareli cami yaptırma gücü varken, adeta Sinan yalnızlığını vurgulamak için, camiyi tek minareli yapmıştır. Sinan Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan camilere aşkını adeta tabiatla vurgulamıştır. Belki de hayatına güneş gibi doğan, ama ay kadar uzak olan sevdasında, yalnız geçen gün ve gecelerindeki duygularını anlatabilmek için, matematiksel zekasını kullanmıştır. Mihrimah Sultan'ın güneş'le ay anlamına gelen ismini anmak istercesine, yılın sadece birkaç gününde (Nisan ve Mayıs aylarında) Edirnekapı’daki caminin arka cephesinden güneş batarken, Üsküdar’daki camide iki minare arasından ay doğmaktadır.
Tarihe gömülmüş çok özel, çok güzel, bir o kadarda anlamlı çok büyük aşklar vardır. Her bir hakikat okudukça acıtır yüreğimi. Kavuşamamanın acısımıdır aşkı aşk yapan, her kırgınlık sonunda tekrar o sevgiliye dönmek midir aşkı kalbe yansıtan. Yoksa karşılıksız bir aşkla, acı içinde yaşamak mıdır her gün yüreğini kanatan… Aşk, geçmişin içerisinde, tarihin tozlu yapraklarında, her biri KIRMIZI bir leke gibi hala bıkıp usanmadan kendi sevdasını anlatmaktadır.
Sevgililer gününde AŞK’ın değerini bilirsen, ona daha yakın yürekten hissedersen, güçlenip büyümesine için, biraz daha sevgine ruh katabilirsin.
|