Ölümcül patlamalar Ankara’nın peşini bırakmıyor. Yas giysilerini giyindi ruhumuz, yine yurdum acılara gömüldü. Daha önceki katliamlardan ders almadığımız ve gerekli önlemleri almadığımızdan dolayı Ankara kalbinden vuruldu, hepimizi lanete sürükleyiverdi terör. Gencecik goncalar hayatının baharında açmadan, kara toprağa karışıp gitti.
Geçmişin acılarını dindiremeden, yaşantımıza zincirleme yeni acı tadlar katıldı.
Yitirdiklerimizin hayatlarının her biri ayrı bir roman gibi, yaşamları ise çoğunun çok kısa sürdü. 35 kişiden 13’ü öğrenciydi. Şimdi Face Book’ta daha önceden kurulan ‘’Yağmur Yürekli Çocuklar’’ sayfasında solmadan hep gözümüzün içine bakacaklar. Ve soracaklar; ‘’NEDEN BİZ’’?
Arkadaşları ağıtlar yakıyor arkalarından ‘’Gülüşünüz kaldı bizlere, birde masmavi bakışlarınız’’. Hüzün, nefret, her yanda kök salıyor, içlerde bin bir feryat birbirini kovalamakta. Nafile, çaresizlik düşmüş, çoğu evlerin üstüne, her biri ayrı bir acı ile sarsılıyor.
16 Şubat Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilme tarihiydi. Özellikle bu günün seçilmesinde olayı vurgulamak ve intikam almak istemiş olabilirler mi? Terörist cesetleri teşhis ediliyor, toplantılar, basın yasağı, güvenlik önlemleri, aynı nakarat halindeki konuşmalar, maalesef ipin ucu açığa çıkarılamıyor.
Ankara’daki üç patlamada ekimden bu yana 180 vatandaşımızı kaybettik. İşin trajikomik tarafı ise Ankara’ya 5 ay sonra Emniyet Müdürü atanmasıdır. Zafiyetlerin maalesef ne kadar vahim olduğunu gözler önüne seriyor. Patlamasıyla ilgili gelen haberlerde ise, saldırıyı PKK uzantısı olan TAK üstlendi. Kanlı örgüt, resmi sitesinden Ankara saldırısını üstlendiğini duyuran açıklama yapmış;Kürdistan Özgürlük Şahinleri’’TAK’’, PKK’nın savaş tarzını ise ‘’fazlasıyla hümanist’’ olarak tanımlayarak kendilerini bağlamadığını ifade etmişlerdir.
Şimdi her sabah Ankara’nın üstüne çökmüş korkuyla uyanacak insanlarımız. Otobüs durakları, ulaşım araçları, servisler, caddeler, her gün işe, okula giden insanları korku tüneli gibi bekleyecek. Üçüncü kabusun izleri kolay kolay silinemeyecek. Kaybettiklerinin acı izleri, Kızılay meydanında kanlı bir anıt gibi çıkıverecek karşılarına. Tarihimizin içersinde, ‘’Ankara bahtı kara’’ olarak kalacak.
Benim gözümün önünden, bütün vatandaşlarımız gibi o acılar sık sık canlanacak. O faciada yaralanmasına rağmen, insanların yardımına koşan Esentepe-Kızılay 284 Otobüsün sürücüsü Necati Yılmaz ise kahramanım olarak kalacak. Otobüsü savrulduktan ve enkaz haline geldikten sonra; ‘’Adeta bir yanardağ içersinde gibiydik, havalanıp yana yattık, parçalanan camdan dışarı fırlamışım. Ayağa kalkıp insanlara yardıma koştum. Yanan Otobüsten insanları çıkardım. Daha sonra kulağımın yanının çok kanadığını fark ettim, bir kenara çökmüşüm’’ diyen ve çeşitli yerlerindeki yanıklara rağmen yardıma koşan Necati Yılmaz, insanlığın ölmediğinin en güzel örneğiydi.
Türkiye’de saat dokuzu beş gece durmuş. O gün bugün bir türlü ilerlemiyor. Zaman bizi hapsetmiş, kimse saati yeniden kuramıyor.
Allah bu günleri aratmasın. Başımız sağ olsun Türkiye’m…
|