Bir zamanlar “yazar” dım. Sonra baktım olmuyor. “yaşar” hale geldim. Yıllarca aşk aşk diye kendini yerden yere atan ben , bir anda gerçeklerin efendisi olup çıktım.
Yazmak ne, ya hu dedim. Yaşıyorsun işte. Öyle böyle de değil hani. Moda deyimi ile; “dibine kadar”. Hoş dip dediğimiz nedir bilmiyorum.
O gecenin bir vakti uykumdan uyandıran söz dizimleri gidiverdi. Yerini, kestaneyi kebap mı yapsak bu akşam, yoksa mısır mı patlatsak falan gibi şeyler almaya başladı.
Farkında olmadan, evin içinde akşamdan kalma pijamalarla dolaşmalar, sabah kalkar kalkmaz göz üstüne çekilen beyaz kalemi unutmalar. Keyifle kahveye yumulurken sosyal medyaya göz atmalar, hiç biri kalmadı.
Kendimi hiçbir sıraya koyamıyorum artık, ön sırada mı yaşıyordum acaba sıradanlığı. Yok canım, bunları sorgulayacak zaman mı vardı allasen.
Durup durup zırlamaların, okuduğum iki satır arasında burun çekmenin esamesi kalmamıştı. Bana bir şeyler oluyordu. Evrim tamamlanıyordur belki dedim.
Ne kadar evrileceğim meçhul !!
Ah benim; kıvrak söz dizimlerim, zaman zaman tuvalle fırçayı buluşturan renklerim. Neredesiniz. ?
Artık sabah kalkar kalkmaz süslü sofralar hazırlıyordum mesela, yumurtayı rafadan mı yapmalıydım bu sabah. Yok yok menemen iyi bir tercih. O uyanmadan kızartmamalıydım ekmekleri. Tost mu yapsam bu sabah. Evde çok az peynir kalmış. İyisi mi bir omlet atıvermeli.
Fazla gürültü etmeyelim, gece geç uyudu. Üstelik her sabah işe gidiyor yazık. Saati bekleyip uyandırmalı.
Ta ta tammmm işte işin en keyif veren zamanı. Usulca yanına uzanıp sanki o an da uyanmış gibi pozlar. Haydi bakalım kalk artık koca adam. Daha önümüzde kullanılmadık bir gün var. Ik mık sesleri arasında uyandırmalar. Biraz isteksiz. Neyse şimdi bir yanak alır kendine gelir.
Sen az yedin, ben çok yedim sohbetinde kahvaltı. Sonrası; doğru odanın cam kenarı. Kahvemiz hazır. Karşılıklı, hava durumu muhabbeti ile bir güzel gidiyor ki bu meret kahve. Yanında bir güllü lokum atsak mı ağzımıza. Eyvah !
Tansiyon hapını unuttuk tatlım.
Sen biraz haberlere bak da ben şu masayla ilgileneyim. Apar topar makinaya atılan kirliler. Sepete kaldırılan ekmekler. Kuşlara ayırmak lazım biraz. Şu kırıntıları cam önüne koyuver tatlım.
Biraz hızlıca bitirilen işler sonrası , genç kız edası ile süslenmeler. Baksana şu kotu giysem çok mu genç işi.
Sen kazak giy bugün, hava nemli.
Keyifli bir kahvaltı sonrası, kapıdayız işte. Kapıyı çekip çıkıyoruz. Dur dur galiba camları açık bıraktım. Tekrar tekrar girip çıkmalar sonrası el ele sokaklardayız işte.
İstikamet. Sonsuz sevgi.
Bugün günlerden yine sen sevgili.
Demiştim ya artık “yazar” değil “yaşar” oldum ben.
Hem de pek bir keyifli.
O kıvrak aşk cümleleri yazan kadın var ya dostlar, o şimdilerde hayatın kıvrımlarında el ele. Özleyin yazılarını sizler de. Yapacak bir şey yok.
sevgiyle
Melekkk