Beni çaresiz çığlıklar çok etkiler, kimi etkilemez ki! İlk çığlık yıllar önce, talihsiz bir sabahta kulaklarımda çınladı. Telefon sabahın köründe acımasızca çalarken ben bir gece önceki kabus yaşantımla, yataktan fırladım.’’Haluk Ağabey kocam ölüyor’’sözleri beni hayatın acımasızlığıyla yüz yüze bıraktı. Babam o an İstanbul’da yoktu. Bir hafta önce kuzeninin bütün tetkiklerini kendisinin Baş Hekim Yardımcısı olduğu Hastane de yaptırmıştı. Bizde bunu annemin nefis mezelerle süslediği masada kutlamıştık. Maalesef Azrail boş durmamış, çalışmıştı.
İkinci çığlık yeni geldi. Yıllarımı birlikte geçirdiğim, adeta hayatımın uzun senelerin paylaştığım arkadaşımdı.’’Şahika ‘’dedi, sustu. Sesi ilk defa titriyordu. Arkadaşım ümitsizce telefonda ağlıyordu. Acaba darbe nereden geliyor diye düşündüm.’’Babamı hastaneye kaldırdık, annem şu an yalnız gelir misin’’dedi. Sabah telefonu açmaya unutan ben, on dakika önce açmıştım. İlk defa boğazıma bir şeyler düğümlendi, işte bu çaresizliğin çığlığıydı. Tüylerim diken diken oldu. Elim ayağıma dolaştı. ‘’Toparla kendini Şahika’’ dedim. Sen ne felaketler gördün. Anne gitti, Baba gitti, enişteler gitti. Sayamadığım kadar mahalle arkadaşlarım, dostlarım gitti. Evden sakinleşmeye çalışarak, ama yine de bozuk bir şekilde çıktım. Arkadaşım babanın yanında hastanede, bende bir müddet yakınlar gelene kadar anamızın yanında evde, yanın da kaldım.
Çünkü karı koca çok benim için çok özel insanlardır. Arkadaşıma bir ziyaretimde, salonda onları Nesrin Sipahi dinlerken bulmuştum.
Bu iki asırlık insanlar 85 yaşında, önümüzdeki sene 60 senelik evliliklerini, yine devirirler. Besim Amcam güçlü, eski toprak o, en kısa zamanda toparladı kendini, biz de huzura kavuştuk.
En son umutsuz çığlıklar SOMA’dan geldi, karanlıklara karıştı. Bütün Türkiye yasa boğuldu. Bir annenin çığlığı ‘’Memedim’’ hepimizin adeta yüreğine kazıldı. Tedbirden uzak bütün maden sahiplerini, sorumluları kınıyorum. Kulağımda hala çınlayan ümitsiz feryatlar, onları hayatı boyunca bırakmasın, kabusları olsun. Parayı, tedbir almadan kazanmak uğruna kaç eve ateş düşürdüler. İhmalkarlıkları ile nice ailenin ocağını söndürdüler. Kaç tane insanın, ekmeğini, hayallerini bir çırpıda yaktılar. Bir vicdanları varsa eğer, artık ödeyemeyecekleri bir zulüm bedeli içinde sıkışıp, kaldılar. Siz bu işten sorumlu olanlar, Murat gibi olamazsınız! Çıkaramazsınız artık, ayağınıza bulaşan maden karalarınızı. Murat’ın çamuru beyazı temsil ediyor, sizin çamurunuz ise yüzünüze çalınan karayı! Şimdi acılar var, bedeli hiçbir şekilde ödenemeyecek, sönüp giden hayatlar var. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ne söylerse söylesin, maalesef maden kazalarında Dünya’da en başı çekiyoruz.
Ateş düştüğü yeri yakar. Acılar dört duvar arasında, ağlarsa anam ağlar. Kazamız mübarek olsun Türkiyem!
Şahika Öner
|