Kadınlar her gün acımasızca kurban ediliyor. Evet, maalesef bizim kadınlarımız, ve de maalesef bizim erkeklerimiz! Her sabah gazeteyi açtığımda yeni bir kurban kadın haberleri ile karşılaşıyorum. Ayrılmış, terk etmiş, terk edilmiş, yeniden evlenmiş, karşısındakinin tacizine dur demeye çalışmış kadınlarımız. Kurtuluşları yok! Erkeklerimiz sahiplerimiz… Onlar isterse terk eder. Kadın olarak sizin onları ret etmeniz, bırakıp gidebilmeniz mümkün değil. Bütün bu karmaşa, şiddet içerisinde, en çok çocuklar da telef oluyor. Öfkenin kontrolü yok, sahip olduğu kadını kaybetme erkek de önce çılgınlığa sonra linçe dönüşüyor. Bazen kuytu bir sokak köşesinde, bazen çalıştığı yerde, bazen de sığındığı anne babasının yanında, durdurulamayan öfke, katliamlara yol acıyor. Öyle bir elki bu, yüreği sızlamadan bazen çocuklarını yok edebiliyor, bazen komşulara, mahalleye sıçrıyor. Hangi ülkenin evlatları bunlar, hangi aileden gelmişler, soru işaretleri matkap gibi beynimi oyuyor. Son istatistikler, 2013 de 842 kadın öldürülmüş olduğunu gösteriyor.
Türkiye’ye damgasını vurmuş, Münevver’i katleden o yaratık, baktığın vakit iyi bir aileden gelme imajı yaratıyor. İçinde nasıl bir canavar varmış ki sevdiğini doğruyor. Bir anne ve baba düşünün genç yaş da bir kızlarını kaybettiklerinin acısı yetmezmiş gibi, olayın seyri benim dahil herkesin kanını donduruyor. Şimdi hapiste gün doldurmakta, ama maalesef yapılanların vicdanda affı yok!
Analarını baş tacı eden erkeklerimiz, zamanında boyun eğmenin hırsını evdeki hanımlarından mı çıkarıyor? İçlerindeki taciz duygusunu bir türlü yenemeyenler, ya benim ol ya da seni başkasını yar etmem deyip elimdeki silahın gücüne mi sığınıyor? Ahlakla ahlaksızlık arasına sıkışmışlar aileler, bütün bunlara yön mü veriyor, görmemezlikten mi geliyor?
Kadınlarımız, ne kadar kaçmak isteseler de, kurbanlık koyun gibi hayatının nere de son vereceğini bilemeden yaşıyor. Başvurdukları yerler, onlara bir yere kadar kol ve kanat geriyor. Korkuların bir adım uzakta, gölge gibi onları takip ediyor.
Ben bir Türk kadını olarak bütün bu olanlara karşı öfkeliyim. Her gün gazeteyi açtığımda için cız ediyor. Türkiye’de kadının maalesef tam olarak korunak altına alınabileceği hiçbir yer yok. Ben yaşadığım bu haritada, sadece bir su damlasıyım. KADIN olmaktan utanıyorum… Her bir facia beni derin düşüncelere itiyor. Mağdur kadınlar, o kadar savunmasız, o kadar yalnızlar ki, her geçen gün çaresizlik, onları bilinmeyene sürüklüyor.
Ne demiş rahmetli Duygu Asena ‘’ KADININ ADI YOK.’’ Aslında bizim memleket de ‘’AŞK’’ da yok.
Şahika Öner
|