Bana, seviyorum deme. Sevginden bahis etme. Yanımda olabiliyorsan, korkma sevdiririm sana kendimi. Eminim sevgimden. Sevginden. Uzak bir iklimden , bana şarkılar söyleme, el ele verdiğimizde biz şarkıları yazarız nasılsa. Nasılsa şarkılar gibi yaşarız da.
Bana sözler verme, söz vermek yerine, hayatı; vereceğin sözlere inat yaşa. Hayat , yaşamadan anlaşılamaz. Yarını bekleme benden, söz veremem. Çünkü ben yarın sözünü vermek değil, yarını senle yaşamak istiyorum. Ne olacağı varsa, onu yaşarız zaten. Eksiğiyle, fazlasıyla, katlanabildiğimizce. İnsan tanımanın yolu, izlemekten değil, yaşamaktan geçer. Yıllarca aynı yastıkta uyusan da, tanıyamamışım dersin bazen. Tanımayı deneme. Yaşarken, onu istiyorsan eğer, yaşarken tanıyacakların, izlediklerinden daha önemlidir unutmamalı insan.
Ben şimdi sana tüm yüzlerimi göstersem, yine de asıl görmek istediğin “yüz” üm bir kenarda kalacaktır. Bu ancak ve ancak, yaşamakla anlaşılır. Uzun uzun beklemeler yok eder, aşkı da sevgiyi de. Her gün değişen kokusunu tanımalı insan karşısındakinin. Sevildiğinde nasıl kokar, korktuğunda neler yapar, gece yattığın, sabaha nasıl uyanır. Gülümsemeleri ne kadar güldürecektir seni. Hepsinin tadı ve kokusunu yaşamak gerek ayrı ayrı.
Hayat izlenerek, uzun uzun kitaplar karıştırarak, felsefe yaparak öğrenilmez. Yaşaman lazım. Nerede kırılacak kol, kemik hangi noktada kaynar. Kırıldığında biliyor insan. Şimdi ben sana, oturup uzun uzun, kendimi yazsam. Ne kadar hayal ediyorsan o kadarım dır. Belki biraz noksan, ya da gönlünden geçen den fazla….
Okulu yok, reçetesi yok, En doğrusunu, yaşarken, el eleyken görebiliyorsun. Belki, ellerini nerede bırakacağını o zaman göreceksin. Nerede kenetlenilecek, bunu yaşarken bileceksin.
Yaşamayı sen ne sanıyorsun !!!. Gün kaç saat ? Neleri sığdırabiliyor insan, güne uyanmadan bunu bilebilir misin.? Sevda diyoruz, aşk diyoruz, kaç dokunuşta çoğalacak, kaç dokunuşta yok olacak ne biliyoruz. Zamana yayılan tüm yaşam yalandır. Yaşam da zaman olmaz. An vardır. Yaşarsın ve anlarsın. Mutluydum dersin, mutluyum dersin. Ama yaşamakla öğrenirsin.
En büyük sevdaları bitirmiştir zaman, yaşanmamışlıklardan. Bir zaman sonra, bir bıkkınlık başlar. Ve boş gelir söylenen sözler. Gece neresinde uyanmışsındır acaba karanlığın, sabah uyandığında ya kesilirse aniden nefesin. Sesin, o gün çıkmıyorsa ya da. Şimdi sen uzaklarda, bir başka şehirde; istediğin kadar seni seviyorum de. Ne anlamı var bunun. Bir gecenin sabahına dokunarak çıkmadıysan.
Suçluyorum sizi, ve toplumdaki tüm aşk anlayışlarını ayıplıyorum. Ne kadar ayrı kalabilirsiniz çocuğunuzdan söylesenize??. Ne kadar zamanda ölür saksıda çiçekleriniz; onlara can suyu vermediğinizde ??. Peki nedir bu uzaktan uzağa sevmeler !! Nedir bu “geçmesi gereken zamanlar”. Neyi bekliyorsunuz söylesenize. Kaç savaş daha çıkacak ilişkilerinizde, yaşamayı denemediğiniz.
Destansı aşklarla kandırıyoruz birbirimizi, kavuşamayan örneklerimiz var. Peki el ele yaşananlar, onları yok mu saymaktasınız.?? Aşk ın aşk olması için ille de acı mı gereklidir. El ele yaşanamaz mı sevdalar. Birlikte bulunacak çözümleri yok mudur hayatın. Hadi be sende…. !!!!
O olduktan sonra, birlikte olunacaktır hep, bu olduktan sonra gelinecektir, şunun olmasına az kalmıştır. Olduğu anda yanındayız dır… geçelim bunları, bir kalemde atalım hayatımızdan. Hemen şimdi dir zaman. Sevgilerin ateşi soğumadan. Ayrılıklara yenik düşmedendir aşk.
Son yıllarda artık büyük aşklar birer anı. Yaşadım, yaşarken mutlu oldum. Uçtum havalara denilen safsatalar dolanmakta ortalarda. Peki ne oldu o kocaman aşklara? Laf hazır “ yaşanması gerekiyordu, yaşandı ve bitti.” Aşk ı önce berbat ediyorsunuz ayrılıklarla, sonra da kolayca söyleyiveriyorsunuz yaşandı ve bittileri. Neyi yaşadınız acaba. Birlikte karar verdiniz mi el ele verip, bu çiçeğin yeri neresi acaba, çocukların okul harçlığını mı artırsak dediniz mi??? Kira yı ödemede zorlanacağız bu yıl. Ne dersin başka eve mi çıkmalı yı düşündünüz mü. Kocaman bir “hayır” değil mi. Ayrı ayrı odalarda derin konularda tartıştınız siz aşkları. Oysa aşk ın derinliğe değil. Kolayca yaşanmaya ihtiyacı vardı. Zorlaştırarak yok ettiniz.
Ayrı ayrı kavramları karıştırdınız aşk la. Sonunda elinize, yüzünüze bulaştırdınız. Her biriniz kendinizi Mevlana, karşınızdakini Şems sandınız. Ne diyeyim, hayırlısıyla. Aşk ın içine ettiniz.
Şimdi tek söz düşüyor burada bana. Hay ben sizin aşk’ ınıza…..
Sevgimle,
*
Melekkk.
|