Elini yastığın altına koymuş ve gülüyordu. Ağzında kocaman bir kahkaha. Uyumak istemiyorum dedi. Bugün benim doğum günüm. Uyuyamam .
Başının altına aldığı ellerini birbirine değdiriyordu çocukça. Tavanda sallanan fiyonklu lambasına bakarak içindeki gülmeyi dinliyordu. Huzurla. Muthiş bir iştahla bakıyordu. Yarın olmuştu artık ona. Ama bugünü kaybetmek istemiyorcasına uyumuyordu.
Gün içindeki kocaman kadın öylesine yorgunken. Şu Allahın cezası çocuk kadın , yine ellerini başının altında kavuşturmuş hayallerini sığdırıyordu pembe fiyonklu lambasına. Bir türlü anlaşamazdı böyle gecelerde bu çocuk kadınla. Uyu derdi kocaman kadın. Hadi artık uyu. Sabah erkenden kalkılacak. Dişler fırçalanırken. Köpüren macuna inat dolaşacaksın evin içinde. Tek terliğini bulup, diğerini aramaya kalmadan zaman. Yine sek sek oynacaksın evin içinde. Fırçanın sapı yine kapılara çarpacak. Ve ağzından diş macunları akacak yerlere. Hadi uyu artık. Sabaha az bir zaman var.
Bu bile nasıl güldürüyordu bu çocuk kadını. Sabahı düşündüğünde kahkaha attı. Acaba üst kattakiler duymuşlarmıydı. Hadi canım sende. Duysunlar ne çıkar. Her gece yan dairedeki çocuğun ağlamasına katlanıyorlar ya.
Aptalca bir mutluluktu kadındaki. Onca sorun ona vız geliyordu . inançlarına sarılarak uyuduğu gecelerde. Yarına sevdiğinin gözlerinde uyanacaktı. Biliyordu bunu. O nu yaşatan bu sevgi. Bazen işini yaparken, en ciddi bir hesap ta çıkıverirdi karşısına. Başlardı en olmadık yerde kahkahaya.
İyi de insan. Dokunamadan nasıl yaşardı aşk la. O bunu çözmüştü belli ki. Dokunması değildi onun için mutluluk. Orda olduğunu bilmesiydi bence de. Biliyordu. Bir sabaha daha onun gözlerinde uyanacağını biliyordu. Dokunmak neydiki bu gözlerinde uyanmanın yanında.
Onun için iki kere iki her zaman dört değldi. Bazen beş bile ediyordu. Hayata tutunduğu sevgisine olan inancı, onu her gün biraz daha şımartıyor. Biraz daha çocuk kılıyordu. Masal gibi yaşıyordu biraz da. Masal gibi yaşıyordu yaşamasına da . masallarda yaşamıyordu. Ne bir gepetto ustası vardı onun, ne de burnu yalan söyledikçe uzayan bir pinokyosu. Sadece masallara konu olacak kocaman sevdası.
Şaşardı dokunamadığı için ağlayanlara, kısacık sevdalara. Sevda dediğin en büyük dağ olmalıydı ona göre. Her tümsekte bir büyük zirve.
Hayallerine sığmıyordu yaşadıkları. Ne acısını gizleyebilirdi. Ne de sevdasını. Hele de o kahkahasını. Bir atıverdimi. Öte yandan duyulurdu maazallah.
Neden kendi kendine gülünce deli olacaktı ki. Gülüyordu işte. Gece nin sabaha az kalmış bu zamanında kendi kahkahalarına bile gülüyordu o.
Hiçbir şeyden emin olmamak gerektiğine emin. Ve sabah uyanacağını gözlerini alarak sevgilisinin. Yastık altına koydu.
Ve kadın bir doğum gününde. Kahkahalar atarak işte böyle uyudu.
sevdama....,
Melekkk
|