Sanki, birinin cebinden çalmışsındır bir başka hayatı. Adam gibi harcıyamazsın. Biriktirsen bir başka dert.
Aklın dediği sözü hangi kalp dinlemez ki. İşine geliyordur mutlaka yaşanan. Tutsaksındır artık. Özgürlüğü arar durursun günler boyu. İçin için küsersin kendine, affedemezsin zaman zaman.
Tek suçlusu sensindir bu yaşamın. Üstelik farkındasındır da. Ama bağlı olduğun yeri hep göbek bağın sanar, kopamazsın.
Zaman içinde birikir bir dolu tutsak an. Sen gitsen, o bırakmaz, o gitmek istese, sen tutarsın. Tuhaf bir durumdur bu; içinden istesen de çıkamazsın.
Sonra bir gün karşına çıkar, çaresiz biri. Yaşıyorum der benzerini. Öğütler verir durursun, asla uygulamadığın. Ben olsaydım la başlarsın, gerçek şu ki ile devam edersin. Kendi bildiğin gerçeğini, aksini savunarak saklarsın.
Bir gün uzaklarda öpüşen bir çift görürsün, el ele tutuşmuşlardır üstelik özgürce. İçin acır. Tam unutmuşken, aklına gelir. Sende görmek istersin, dokunmak için can atarsın. Bir kapı kolu mesafende iken, ulaşamazsın.
Delice özledim dersin, neyi özlediğini bilmeden. Dokunamadığın onca zamanları mı özledin kimbilir. Ya da dokunamayacağını çok iyi bildiğin ilerdeki anları mı ?
Tavşanın peşinde koşmayı deneyen bir kaplumbağasın artık. Tavşan kendi hayatına hızla koşarken, sen bir arpa boyu yol alamamışsındır. Yorulursun, bir dere kenarı istersin. Bir dala tutunup dinlenmek. Sen denerken dinlenmeyi, tavşan çoktan akşam yemeğine ulaşmıştır evine.
Zordur, ellerini özlerken, elleri olmadan yaşamak. Her gün yarını beklemek zordur vesselam. Hep kaçırdığın bugünlere hayıflanarak…..
Zordur, ölümü bekler gibi, onunla yaşlanmayı beklemek. Yürekten fazlası demektir bu. Biraz ileride kalp romatizması. Eklem ağrısı. Sonrası paranoya. En kötüsü de tüm bunları bile bile, hemde öğütler verecek kadar iyi bildiğin halde. Böyle yaşamayı denemek ölümdür, zordan öte.
Tam kalkıp sana gelecektir, bu kez sen sorgularsın nerede olduğunu, gitsen bir türlüdür, kalsan başka türlü. Ölürüm onsuz dersin kendine, bilirsin aslında onunla olmadığını.
Ve olmadığında zaten yaşadığını bilirsin. Hemde paşalar gibi. Hırs yaparsın kendine kavuşamamayı. Yenik düşersin benliğine, ille de hayatında “o” olmalı.
Kaç insan ayrı yataklarda sarıldı sana kimbilir. Kaç insanın en güzel hayali sendin.
Sana hayal bile olamayacak bir yaşamı, sadece kendinle kavga etmek için mi seçtin. Dolu dizgin kaçarken önünden yaşam, sen yaşamamayı mı seçtin.
Yavaş yavaş uyanırsın gördüğün rüyadan. Bir uyuşma haliydi dersin yaşanan, koşarsın ; camları açarsın, tertemiz bir ılık rüzgar doluverir içine. Ben geldim yaşam dersin. Hayatla barışı sağlamışsındır. Uzanır, bahçendeki tekir kediye bakarsın. Uyuşuk yatmakta, belli ki birazdan sevgilisi gelecek ve göreceksin ki oynaşmakta. Bir gülümseme oturur gamzelerine.
Günaydın dersin hayata, merhaba.
Korkma, acımayacak canın, bunu yaptığında, ne kadar zamanımız var ki böyle yaşanacak. Haydi korkma yeniden başla. Ama yalvarırım daha az hatalarla. Daha az insan al hayatına, daha fazla sev onları, daha fazla yanında iste çocuklarını, korkma bir daha ara; bu zaman zarfında arayamadıklarını. En fazla üç-beş sitemden sonra, onlarda susacaktır nasılsa.
Git, görmek istediğin filme, yalnız da alıyorlar korkma. Karanlıkta bir ışık ol. Loş karanlıklara süzül, daha fazla gül, kilo alacağım deme. O sevdiğin kebapları bolca ye.
Eğer canın bunların hiç birini istemiyorsa, otur avazın çıktığı kadar ağla, ağla ki başka bir sorun kalmasın yarına. Bugün yap bunları unutma. Sabahın olup olmayacağı bile belirsiz henüz.
Ama mutlaka bir sonraki sabaha uyandığında, bugünden kalan sadece hoş anıların olsun. Ve patlat kahkahanı.
kavuşmalara uyanmalı artık.
sevgimle,
melekkk