Evlerimiz pastadan olacak artık. İstediğimiz zaman pencere kenarından krema, bacasından çikolata tadı alabileceğiz.
Mesafeler olmayacak. En uzak mesafe bir tık ilerde. Kadınlar günü çoktan karıştı zaten tarihe. Öyle içkili masalarda bir eren çıkıp ta uzun uzadıya da anlatmıyacak gördüklerini. Kemanın sesi yan masadan gelmeyecek. Klarneti kulağa üfletmek asla yok.
Öyle cicili bicili giysileri sadece üst görümlük tarafımızda kullanıp. Haber spikerler gibi alt tarafımız merak edilmeyecek. Sıcaksa koy leğene bir tas buzlu su, ayaklarınıda sok bir güzel içine. Al sana işte oldu bitti.
Çok mu özledin sevdiğini tamam gelsin o zaman jurasic parkta kahve için. Yada roma da tarihi çeşmeye para atın…
Mevsimi değil ama lale görmek istediniz hemen ekin laleleri bir tık sonra tamamdır. Açışını bile görebilirsiniz.
Pamukkalede mi olmak istediniz, kolay anında gidebilirsiniz. Diğer arkadaşlarınızı da alın yanınıza. Orda yalnız sıkılabilirsiniz.
Öyle eskisi gibi tatile giderken saatlerce otobüslerde bir o yanın, bir bu yanında ağrımıyacak üstelik. Ve en güzeli eline kitap alıp yandakinin ışıktan rahatsız olmasına aldırmaksızın okumayı denemiyeceksin.
Özlemler tarihe karışacak. Aşk zaten çoktan gitti bu diyardan. Sevgi ise her an var. Diğer hattakine tanımana gerek yok. Seni seviyorum deyiver gitsin. Nasılsa ona karşı bir sorumluluğun yok. Üstelik onu merak etmene de gerek yok. Acaba birazdan dışarı çıkınca üşürmü, yada bir üzüntüsü olabilir mi. Bunları unut. Öyle bir duygu yok zaten. O duygu olmadığında, o olguda otomatikman çıkıveriyor devreden.
Çok hoşunuza gitti bakıyorum da. Ne güzel değil mi. Hiç emek vermeden. Sanal bir dünyada en fazla web cam larımızı açıp birinle bunları yapmak. Yada yaratılan sanal ortamlarda bunlara en uzun 5 dakika içinde sahip olabilmek nasıl güzel.
Kesinlikle teknolojiye ve bilime karşı değiliz hiç birimiz. Sadece emek vermeden yaşamak hoşumuza gidiyor. Otur ekranın karşısına. Yaz dur. Hadi görüşelim dediğinde. Yok yapamam demek hiç üzmüyor bizi değil mi. Çünkü ortada verilmiş bir emek yok. Şimdi durduk yerde yerinizden kalkacaksınız. Bilmem nereye gideceksiniz.
Onun o çok sevdiğiniz tarçın kokusu geliverecek burnunuza. Sonra ellerin neden üşüdü diyeceksiniz. Gözlerinde ne var senin bir şeyemi sıkıldın yoksa gibi sözlerle onu sakınacaksınız.
Zor bunlar.
Üç beş arkadaş hadi bu akşam gidelim sohbet edelim diyeceksiniz. Bunun için kalkıp giyinmeniz gerekecek. Gittiğinizde onlara dokunmanız gerekecek. Ve güzelim sofralarda özlediğiniz yemekleri tadarken. Koyu bir sohbetle geçmişe dalacaksınız. Ya çocukluğunuzu anlatacak biri olacak karşınızda, yada ergenliğinizi. Zaten üste para da verseniz bir zaman sonra, bunları anlatacak kimsecikler kalmayacak ortalarda.
Sözüm sanal dünyaya değil. Sözüm klavyede geçirilen zamanlara değil. Sözüm duyulmayan dost seslerine. Sözüm bir dokunuşa verilmeyen emeğe.
Geç olmadan silkinsek mi diyorum acaba. Kendimize gelsek de. Klavyeleri bir kenara bıraksak, yerine dostun o şen kahkasından gürültü seslerine dalsak.
Bıraktığımızı, kenarda sadece iletişim için kullanıversek. Daha çok emek versek mi diyorum acaba.
Biraz daha özensek mi, gittikçe azalan dostluklara………
Dostça yarınlara.
|