Başım dönüyordu, ve günlerdir tek lokma yiyemiyordum. Sürekli bir uyku hali, ve sürekli bir mutsuzluk. Kendimi en şanslı, en mutlu hissettiğim bir dönemde üstelik.
Bir tek cümle ile neşelenirken, kalan zamanlarımda sadece giyinip süsleniyor ve bu halde uyuya kalıyordum.
Sürekli; birilerine, “o” nu nasıl sevdiğimi anlatırken, bana ilgisini söylerken içimde bir yerler kırılıp dökülmekteydi. Adeta dudaklarımdan çıkan kelimeleri söyleyen kadın ile, bunları düşünen kadın farklı idi.
Dışarıdan bir cam açıp kendime baktığımda gülen bir çift göz, şen kahkahalar ve mutluluk sözleri görüyordum.
İçime döndüğümde; bilemediğim, kocaman bir boşluk.
Sürekli ahkam kesiyordum, aşk ın, insana verdiklerini anlatmayı deniyordum. Neler aldığının farkında bile olmadan. Ya da aşk sandığım içi boş bir duygunun; ben istediğim için beynimde yer ettiğini bilmeden. Aslında “onu yürekte yaşıyorum” derken bile yalan söylemekteyim. Hayır yürekte değil bu. Sadece kendi beynime verdiğim bir komutla oluyordu tüm bunlar.
Hep bitiş hayalini saklıyordum boşbir çerçevede. Bittiğinde o çerçeveye ekleyeceğim foto nasıl olacaktı onu merak ediyordum.
Belli bir zaman sonra, ki bu belli zaman; hepimiz için süresi farklı bir zamandı. Ve neden hala “belli zaman” diyorduk bilemiyordum. Bu belli zaman sonrasında, heyecan boyut değiştirip, yerini endişeye bırakmıştı. Zaman içinde ise, endişe yerini terk ediyor ve sevgi yi yakalamak istiyordu.
Aşk ı yenebilirdi isterse insan. Üstelik bunu kalbiyle değil, aklıyla yapardı.Belki de ben aşk sanıyordum kavuşmamayı. Bunca insan da farklı şekillerde, başka adlarla tanımlıyorlardı belki de. İnanın bu konuda kendi bildiğimden başka bir bilgim yok.
Konuştuğumda, gördüğümde; artık birlikte olduğum zamanın bir an önce bitmesini ve o mekandan yalnız uzaklaşmayıdüşler olmuştum. Zaman içinde acı duygusu da kalmamıştı. Acı ve aşk bir arada anıldığında saygımı yitiriyordum zaten bu olguya.
Bir gün sevgiyi düşündüm, sıcak bir eli tuttuğumda ki güven nasıldı acaba. O elin beni bırakmayacağını bilmek, yanımda uyanacağım biri. Bu el e aşık olmak gerekmiyordu , ama o eli tuttuğumda kalbime koyabilirdim. Ve elin sıcaklığı aşkın verdiği yalnızlıktan daha farklı olarak bana kalabalık gelmeyecek miydi?
Uzaklarda özlenen biri yerine, yanımda olanı sevmek hem daha kolay, hem de daha gerçek miydi acaba? Üstelik, tutabileceğim el varken, hala olmayan birinin yüreğinde yer almayı istemek ne kadar doğru idi.
Belki de o yürekteki yerimden daha sağlamdı tuttuğum el. Bunu yaşamadan nasıl bilebilirdim ki. Sadece denemem gerekiyordu.
Hep kalbimizin sesini dinlemenin bize büyük bir yaşama arzusu vereceğini düşündük. Elini tutacağımızın verdiği lezzeti aklımıza bile getirmedik. Ya da ben böyle sanmıştım. Hayat büyük yanılmalardan ibaret değil ise, bunca keşif nedendi zaten.
Aşk hep bir yerlerden bize bakıyor olsun, hep kutsal bir olgu olarak düşünelim, varlığını yok saymadan. Ama bilmeliyim ki. Aşk üzerine söylenen hep imkansızlıkla aynı sözlerdir. Kendime acı vermek istemiyorum. Önümde bu enerji ile yaşayacak daha ne kadar zamanım var ki.
Aşk ı, acıyla anmamak için ve aşk a olan saygımdan, ben sevgiyi tercih ediyorum. Ve yanında uyanacağım, saçlarımıkarıştırmasıyla günaydın sözünün aynı zaman diliminde olduğu ilişkileri tercih ediyorum.
Bu aşk ı yok saydığım anlamında olmamalı. Aşk kutsal bir bebek, ve dokunduğumda ağlıyorsa, ben daha büyük bir çocuk istiyorum. Sevdiğimde gülmeli, güldürmeli, mesela, bir gece vakti uyandırıp, “çok terlemişsin canım, değiştirelim üzerini” demeli.
Karar sadece bizim, ikisini bir arada bulanlardan olabilirsiniz tabiî ki. Aklımın bir yanında hep aynı kuşku, insan sevdiğinde aşk ı deneyemez mi. ???
Evet deniyorum. Sevginin verdiği; heyecanı az, güveni çok bu durum beni belki kanatlandırıp uçurmuyor, ama artık gündüzleri rüya görmüyorum, geceleri daha güzel uyuyorum. Ve her sabah kalktığımda yanımda kimi bulacağımdan eminim.
Elveda demiyorum sana aşk, sadece yenildiğini kabullenmelisin artık. Ta ki adını ayrılıkla bir anılmaktan kurtarana dek. Sana kolaylıklar diliyorum. Ve yeni mekanlar. Merhaba sevgi merhaba güven.
Sevgiyle,
melekkk
|