Kaç hıdırellezde seni adadım biliyor musun. Bir gül fidanının dibinde. Ve resmini çizdim, denizden topladığım ufak mermer taşlarla . kimbilir kaç hıdırellez de soğan saplarına kırmızı kurdeleler bağladım seviyor mu sevmiyor mu diye. Nerden bileceksin ki. Biz göçmenlerin ezbere bildiği bu büyük bayramda. Hıdırellez gecesi yani.. Henüz ay çıkmamışken ortaya. Bir son namaz sesi öncesi. Kocaman yakılan ateşin çevresinde, bulduğum ilk gül fidanının altında adadım da. Sen duymadın bile.
Bilir misin ki bunları. Ne mutlu zamanlardır o adak zamanları. Unutturma da yapalım seninle de. Tabiî ki adanacak neyimiz kalacaksa bir daha.
Kocaman yakılan ateşlerde mi atlamadım. Sana ulaştıracak diye. Sabahına dek rüyamda senle olabilmek için mendil mi bağlamadım dut ağacına.
Ne güzeldir bu adetler biliyor musun sevdiğim. Hep anam gelir aklıma. Böyle günlerimde. Nasıl merakla o günü beklerdik. Zamanı geldiğinde hemen denizin dibine iner. Çakıl taşları toplardık. İlle de mermer olanlardan arardım. Beyaz, güneşin altında, suyu gördüğünde pırıl pırıl parlayanları. Cebimize doldurduğumuz gibi. Bahçedeki gül fidanlarını paylaşırdık. Yine öyle yaptım işte. Koşarak deniz kenarına indim. Artık şehir le birleşmişti deniz kenarları. Çimenler ekilmişti zeytin ağaçlarının yerine. Bulabildiğim taşları cebime koyup, tek tük kalmış gül fidanlarını aramaya başlamıştım işte.
Bulduğumda. Yere çömeldim. Ve önce evimizi yaptım. Küçük, minnacık bir ev. Cismimizden başka hiçbir şeyin sığmayacağı kadar küçük olsun istedim ki. İçinde kaybolmayalım diye. Sonra yanına seni çizdim ellerimle toprağa. Gözlerinin karasını ufacık kömürlerden yapıverdim. Saçlarına yosunları ekledim. Ve sonra yanına kendimi çizdim. Ve ellerimizi sıkıca kenetledim. Kenetledim ki. Asla ayrılmasınlar diye.
Ve seni adadım yine. Biliyorum bu kez son. Bir dahakine yan yana olup o gül fidanının dibinde gülüşeceğiz, biliyorum.
Sonra balkonuma çıkıp, ektiğim tek soğanın bir dalına seviyor kurdelesi taktım kırmızı, diğerine sevmiyor u takamadım ama. Biliyordum ya nasılsa seviyorsun. Elim varmadı onun kurdelesini takmaya.
Yattığımda yastığımın altındaydı, annemden kalan beyaz adak mendilim. Ve seni görmeye yattım yine. Tüm gece rüyamda olacaktın ya. Güldüm yatarken sinsice.
Sabah ezanı olmadan kalkmalıydım. Önce bir bardak taze süt içip. Daha sonra bahçeye inilecekti, adetlere göre. Ve toplanan kır çiçekleri bir ufak kapta bekletilip duştan sonra dökülüverecekti başımdan aşağı.
İşte sevdiceğim bizde adetler böyle. Madem ki hıdırellezdi. Yapacaktım yine tüm bildiklerimi.
Ve yine seni adayacaktım bir gül fidanının dibinde. Bir başka zamanda….
sen olmasaydın eğer yanımda.
Sevgimle…
Melekkk
|