Hiçbir şeye inandırmaya uğraşmıyorum artık insanları. Bıraktım… oluruna, dengine. Kim nasıl ve neye inanmak istiyorsa ona inanmalı. Yoruldum, mutluluk tarifleri vermekten. Sevginin en yüce değer olduğunu anlatmaktan yoruldum. Ne için.? Sevin demek için, dokunun demek için, hayatın sadece yaşanarak öğrenileceğini anlattığım için, yoruldum.
Sanıyordum ki, insanlar sevgiyi egemen kılarsa mutlu olurlar, yanıldım. Hala hesap kitap işinde olmak, mutlu olmaya en büyük engelken, ben niye ve nasıl anlatırım insanlara bunu. Üstelik bana ne.? Kim nasıl yaşamak istiyorsa, o şekli ile yaşasın.
Denemiyoruz bile; birine dokunmanın , hayatı kolaylaştıracağına inanmadığımız için, dokunmaktan çok; konuşuyoruz. Konuştukça da içinden çıkamıyoruz zaten. Kimse, hayatın yaşanarak öğrenileceğine inanmıyor artık.
Pazardaki yaşlı karı kocaya soruyorum, “seviyor musunuz” diyorum. Birbirlerinin gözünün içine bakıp, başlarını eğiyorlar kızararak. Adam, “bu avrat benim her şeyim” diyor. Kadın; “Allah başımdan eksik etmesin “ diyor. Peki nasıl diyorum. “Aman evlat, hısmımız bile değildi” diyor adam, “çeşmede gördüm, sevdalandım. Düştüm peşine istedim anasından. Tam bilmem kaç yıl oldu beraberiz” diyor.
Hayatı, yaşarken tanımışlar birbirlerini besbelli. Uzun uzadıya hesapları yok. Evlenirsek kısıtlanır mıözgürlüğüm dememiş birinden biri, diğeri düşünmemiş bile, bu adam eve ekmek getirir mi. Omuz omuza vermişler kimi zaman, çoğu zaman da el ele. Gün gelmişaç uyumuşlar, gün gelmiş gömlek yakalarını ters yüz etmişler. Günü geldiğinde de el ele gidip yemeklerini yemişler.
En önemlisi mutlu olmayı istemişler.
Kimse mutlu olmayı istemiyor artık, sadece istediğini sanmakta. Çoğu zaman mutluluk “özne” olarak kalmakta. Ve bir dolu anlamlara bürünmekte. Biri için; çocuğun okulu bitince mutluluk, diğeri için“evin ödenecek taksitleri” sona erdiğinde. Bir başkası için hesap verilecek bir dolu insan, bir diğeri için “mahalleli ne der”.
Hiç birimizde, “ben gidiyorum, hayatıyaşamaya” diyecek yürek yok. Korkulardan korkarak bitmekte hayat. Belki daha iyisi çıkar umudu, daha yaşamam gerekenler bitmedi hayali. Koca bir ömür geçiyor, ve insanlar bundan böyle yalnız ölüyor. Birilerinin aklında kalarak. Birilerini aklında tutarak. Kimse yaşamayıdüşünmemekte. Bir eli tutarak.
Nefes nefese uyumanın tadı yerine, ayrı uykularda alınıyor nefesler. Sabahlara hep “özlemle” uyanılmakta. Özleneni yanında bulmak yerine. Bu kadarıile yetinilmekte. Zafer kazanılmış oluyor adeta, ayrılıklara katlanarak. Doğruya en güzeli hayıflanmak. !!!
Hey sen sahilde yalnız yürüyen adam, koş git seviyorum de. Dikil kapısına sök al, sen cam önünde oturan kadın. Neyi beklemektesin acaba. Gidip “seninle bir ömre varım” desene.
Hep bir şeyleri kaybetme korkusuyla geçiyor yaşam. Bir arada neler kazanılacağını unutarak. Bir elin diğer ele değmesi üzerine tüm latifeler….Olmuyorsa dokun diğer elinle kendine. . . .
Başarı öykülerinin neredeyse tümü ayrılıkları nasıl yürekle karşıladığımızla ilgili. Asıl başarı bir arada olmayı denemek iken üstelik.
Yazık demek geçiyor içimden çok yazık. Kahraman olmak yerine, diz boyu soytarılık….
Hayat tekrarı olmayan en güzel oyun.
Melekkk.
|