Yalanların karıştı doğrularıma, kimi zaman isteksizce, çokça bilerek. Ne yana dönersem çarptım bir yalana. Doğrularımla karşı çıkmaya çalışsam da.
İnandıklarımızdı, en çoğu da, farklı olan; sen dokunmadığın tüm zamanların adını aşk olarak adlandırırken, benim dokunmak istediklerim birikti azar azar. Kaos dedim. Sonra metamorfoz. Belki de içimde bir yerlerde başladı değişim. Bilmedim. En iyi bildiğim ise; “sana inanmayı çok isterdim.”
Bozmadan varolan düzenini, renklendirdin belki de varlığımla, bana kalan hep yoksunluk olsa da. Birikse de bir domuz kumbarada zaman. Ömrümüz geçiyordu, hiç birini harcıyamadan. Ben uzun uzun gözlerine bakmayı istiyordum mesela, sen ise uzun uzun mutsuzluklarını anlatmak. Gülüyorduk, kahkahalarımız karışıyordu birbirine, lakin tüm olanlar uzak mesafelerde…. İnanmıyordun mesafelere. Karşı çıktığın hep aynınoktaydı; ısrarla… benim de aynıydı. . . . biz çok farklıydık aslında. “aynı”lardan doğan kocaman bir “fark”.la.
Ben; kandırılmaya meyilli bir ufak çocuk, sen; oyunların tümünü kazanan bir kumarbaz. Belki de son eli dönüyordun; farkında olmadan. Önünden geçen hayata bakıyordun, solgun gözlerinin griye çalan yeşili ile. Ya bu oyunda kazanamazsan !!!
Konuşamadıklarıbirikiyor insanın zamanla, içinde koca bir volkan. Üstelik konuşulması gereken bir dolu gerçek varken. Seviyordum / seviyordun. Bekliyordum/gelmiyordun. Topla çıkar böl. Kaç işlemde kavuşur acaba insan.
Nerede yaşıyor dediklerinde “o artık yaşamıyor”dedim. Şaşkın, baktılar yüzüme. Işığın kaybolduğu gözlerimde aradılar seni. Sakladım. Derine. Kimsenin ulaşamadığı yere. Çünkü ben seni kalbimden vurdum. Aynı yere gömüp, üzerine bulutları örttüm.
Sen artık bir ölüydün….
Dokumadığın gibi değilim artık. Tenimde ıslık sesleri, bir avuç yoksunluk dudaklarımda. Senden kalan. Ve biraz ilerisi kuşpalazı felan. Ya da mikropsuzca bulaşan dizanteri.
Madem ki sen; dokunmadan yaşayacağın aşkların varlığına inanmaktasın. Bu bana dokunmakta. Bilmeni isterim. Ar gelmekte, aşksa adı; bir ses vermeli. Ses verip kulaklarımı sağır etmeli.
Bozulmasın dediğin düzen, neyin nesi. ?
Hayallerinin pembe prensesini ararken, korkmaktasın kara bulutlardan. Hangi gece daha güzeldi gözlerimdeki ferden. Hangi sıcak, daha berrak tenimden.
Kıyamadığın tek damla, okyanus oldu anlasana. Aynı gökyüzü altında başka şehirlerde üşümekte bedenlerimiz.
Özlediğini haykırmak istesen de; özlenen yoksa, bu sadece isyandır. İsyan insana yakışmayandır. Usulca, içimden adınıgeçirdim yine bu gece. İsyan etmeden. Sonra oturduğum yerden doğrularak sevdim seni yine. Yaşananlara inat.
Her damlamda adın vardı. Çoğalarak.
Ve yine yaşları aktı pınarların kan… içinde bir dolu çiçek büyüteceğim sana inat. Ve sevgi koyacağım adını her doğan yeni günün. Güneşin yukseldiği yerden çakacağım selamı yokluğuna. Doğduğu yerde can bulacağım sana inat.
Boşluklarınıdolduracağım her bir noktanın. Baştan başa gezip yokluğunun kıtalarını. Ve zafer bayraklarımı dikeceğim en tepesine senden sonra başlayan noktanın.
Yok, yok; olmaz deme sakın, büyük harfle başlıyorum artık hayata. Daha bir inatla, sıkıca sarılarak. Yakından isabet eden kurşun öldürür. Sen bana uzaktın…ölmedim.
Olasıayrılıklara ait gerçek dışı öykülere.
Melekkk
|