Heyecandan gözüme uyku girmiyordu, işten adeta kaçarak çıkmıştım. Tüm alışverişimi bir çırpıda bitirip eve dönerken az kaldı bir otobuse çarpıyordum. Yok yok, inanın ki ben yaya idim. Belki de en güzel haber olurdum bir gazetenin sekiz sütun manşetlerinden birine. Kocaman harflerle alt yazı geçerdi televizyonlar, “telaşla sevgilisine koşan kadın bir otobuse çarptı. Şöför ağır stresli, yolcular şaşkın.”
Eve gelip tüm aldıklarımı mutfaktaki ufak masama dizmiştim. Özenle. Artık telaştan eser kalmamıştı. Birazdan dans edecektim hayatla. Domateslerimle tango. Biberlerimle salsa mı yapmalıydım acaba.?
En fazla iki saat sonra tüm yemeklerim pişirilmiş, ve soğumaya bırakılmak üzere bayramlık giysilerine alınmışlardı. Zeytinyağlı fasulyemin konduğu şu seramik var ya, ablamın çeyizinden idi. Çok beğendiğim için takımını bozarak bana vermişti. Közlenen paprika biberlerin şahane tabağı ise bir Osmanlı torunu olduğu söylenen halamdan kalmıştı. Evine gittiğimde bile bile bir kenarını kırmıştım. Ve atmak üzere iken “bunu saklamak istiyorum demiştim.” Aklımı seveyim.
Bir yemek hazırlığında bu kadar nostalji yapmak fazla değil miydi acaba. ?
Hepsini karşıma dizmiş bakıyordum. Yarın sabah ilk işim “o” nun çok sevdiği tek tek açılan yufkalardan yapılan “ev baklavası” olacaktı.
Kahvemi aldım. Mutfak kapısının önüne koydum. Denizi görüyordum. Ve sıra sıra dizilmişeserlerimi izliyordum. Şu anda biri benim fotoğrafımı çekse , deli olduğumu hemen anlardı. Aman akıllı olmak zaten sıkıcıdır. !!!
Kırmızı pabuçlarım yoktu, yastığıma hayalini alıp uyumuşum. Sabaha gülerek uyandım. Uzun zamandır böylesine mutlu olmuyordum. Evin içinde adeta sek sek oynuyordum. Kesinlikle bu hallerimi hayra yormam gerekiyordu. Annem olsa kesin şu sözü ederdi. “ kızım delirdin yine, hayırlara gel”.
Bu geceyi nasıl atlatacaktım acaba. Heyecandan sığmıyan içimi nerelere sığdırmalıydım bilemiyordum. ?
Ve işte bayram sabahı. Yorgunluk ve heyecandan öyle güzel uyumuşum ki, telefonumu duymamışım, kapıyı duymamışım. “Haydi bakalım çocuklar gelecek, ben masayıhazırladım uyan uykucu cüce “ diyen sese uyandım. Sıkıca sarılıp kendime çektim o koca kafalı adamı. Ah nasıl uyuyakalmıştım. Oysaki günlerdir plan yapıyordum. Sabah giyinip süslenecek ve kapıyı ben açacaktım. Sonra boynuna sarılıp hazırladığım masaya götürecektim onu. Ve çocukları arayacaktım hemen. “Gelirken birkaç çeşit ekmek almayı unutmayın” demek için.
Ve tabiki hayat planlardan ibaret değil. Ve tabiki çocuklar kapıyı kıracak kadar çalıp, sonrasında bizi uyandırmaya kıyamamışlar ve kahvaltılarını etmişler.
Kalktığımızda; evin içindeki ses ise, en güzel muzikti. Sonuna dek açılan sesle komşuları yerinden oynatan ama asla kızdırmayan bir ses tonu hakimdi evin içine.
Hoş geldin bayramlarınşekeri. Hoş geldin adamım, hoş geldin mutluluk düşlerim.
Tüm planlarınıza inat; sonu mutlulukla biten aşk masallarına. Ve nice bayramlara.
Hayallerimi sığdıramadığım yerde yazarım….
Unutmadan; küçüklerin gözlerinden , büyüklerinden ellerinden öperim. İyi bayramlara. Bu bayram da Efece ailemize bekleriz efendim. Belki şeker ikram edemeyiz ama, emin olunuz ki sevgimizi verebiliriz.
Sevgime,
Melekkk
|