Genç kızlığa adım attığımda ilk belirtilerimdi. Uçları , sütlü kahveye dönen memelerimi saklamak için uzun süre sırtımı eğip saklamayı denedim.
Sonra sonra, evdeki büyüklerin fark etmesi ile birlikte bir sütyen e sahip olduğumda dik yürüdüm. Nasıl sevmiştim o sütyeni. Ah yakam biraz açılıverse.! Ya da, top oynarken bluzum aşağıdan hafifçe açılsa da görselerdi sütyenimi. Gece bile çıkaramıyordum. Büyümemin armağanı idi bu bana.
Periyodik dönemlerin başlangıç ve bitişleri için ilk sinyaller onlardan geliyordu. Hafifçe dikleşerek acımaya başlıyorlardı. Sonra , sonra bu acının psikolojik olduğunu düşünmüş ve yok etmiştim.
Acımıyorlardı. Ben; acımasını istediğim için. varlıklarını belli etmek için; beynime acı sinyalleri yollamaktaydılar.!
Hayatıma engel olduğu durumlarda olmadı değil tabiî ki. Artık oğlan çocuklarınla oynıyamıyordum mesela.
Dik dik bakışlarını hissetmek , ilk günlerdeki gibi hoşuma gitmiyordu. Hatta; gözünü oraya dikenlere kötü sözler söyleyip kırıyordum bile.
Anladım ki; sadece üreme organı değildi memelerim, aynı zamanda, karşı cinsin de ilgisini çekmek içindi. Bu durumdan hafifçe utansam da, hoşuma gitmiyor değildi ,
Anneciğim olayı fark ettiğinde sefer tası kapattı hemen. Babama, her sabah giderken verdiği bir tası kapatarak, “ bu kadar büyük olsunlar” demişti. Hala, anneler kızlarına o adetleri yapar mı ? Bunu , yıllar sonra kız annesi olduğumda öğrendim. Hayır artık yapılmazdı. !
İleriki dönemlerde de giysilerimin bana yakışıp yakışmadığının ilk habercileri idiler. Kasıla kasıla yürürdüm, birileri “çok güzel” dediğinde.
Kızlar; aralarında toplanır ; takanların sütyenlerine bakmak istediklerinde, asla buna izin vermezdim.
Hala da çok utanırım birinin yanında sütyenimin gözüküyor olmasından.
Büyük sevinçle kızımı kucağıma aldığımda ; onların, aynı zamanda “beslenme organı” olduğunu deneyimle öğrenmiş oldum, ilk süt verişim, an gibi aklımda hala. Bedenime milyonlarca büyük gelen bir çift süt şişesi gibiydiler. Ve ağrı ile karışık korkunç bir mutluluktu süt verdiğim zamanlar.
Sonrasında; yavaş, yavaş yitirdiler hayatımdaki önemini. Artık; önemli rolleri bitmişti. Ve sadece bedenimin parçalarıydılar. Yıllarca barışiçinde yaşadık. Bir birimizin çok fazla farkında olmadan.
O sabaha kadar.
Gece hafif bir sancı ile elimi sol mememe attığımda bir ıslaklık hissettim. Terlemişolabileceğimi düşünüp uyudum. Sabah kalktığımda bir ağrı vardı ve elimi tekrar göğsüme götürdüğümde, bir şişkinlik hissettim. Hastalıklar konusunda çok iyi değilimdir. Nasılsa önemli bir şey olursa bir çaresi bulunur havasındayım hep. Ama bu kez durum farklıydı. Aynanın karşısına geçtiğimde, gözlerimi kocaman, kocaman açtım. İnanamadım tekrar baktım. Evet , sol mememin ucundan biraz aşağıda bir baş daha görüyordum. Ve içinden bir sıvı gelmekteydi.
Ellili yaşlarımda bu durumla karşılaşmak beni korkutmuştu. Aynada bakıyordum, sonra kapatıp elimle tekrar yokluyordum. Doktora gitmekle, gitmemek arasında kalmıştım. Araştırmak istemiyordum. Zira ; bu gibi durumlarda doktor dışında bir bilginin en büyük yanılgı olduğunu savunuyordum. Nasıl ki ; bir doktor, benim işimi bilmek zorunda değilse, ben de onun ihtisas alanına girmemeliydim.
İlkşaşkınlığım yavaş yavaş geçiyordu. Şimdi biraz akıllı olmanın zamanıydı. Kalkıp bir doktora görünmeliydim.
Tüm tetkikler yapıldığında sonuç, başta düşünülenle aynı idi….
….Evet şu anda memem yok. Ama ; diğeri duruyor işte dedim. Hem de tam eskisi gibi. genç kızlığımın ilk sütyenlerinden farklıydı şimdikiler. Daha bir süslüleri vardı. Daha bir güzelleri. Şimdi, daha çok sevmeye başladım bedenimi. Yıllar sonra birbirimizi fark etmediğimiz için bana darılmışlardı besbelli. !
İlk işim; alışverişe çıkmak oldu. Ne saçlarım umurumdaydı. Ne de mide bulantılarım. Hangi çağda yaşıyordum ki ben. Öyle tek memesi yok diye hayattan mı kopulurdu.? Gerekiyorsa; diğerini bile feda ederdim. Ama, “ şu anda gerekmiyor “ dediler.
Bakıyorum da; şimdi çok daha güzelim. Saçlarım daha bir gürleşti mesela. Rengi de biraz koyulaştı. Boyamıyorum artık. İçindeki beyazlar, sadece şakaklarımda değil. bütününe yayılmış. Aynaya baktıkça; ilk gördüğüm, içimdeki çamaşırın bana ne çok yakıştığı. Bu kadar çeşit olduğunun farkına varmam için bunu yaşamam gerekiyormuş demek diye düşündüm.
Yaşasın kapitalist sistem.! Ve yaşasın tüketim çılgınlığı.! Yeniden giyebiliyorum daracık, üzerime yapışan bluzları. Bu arada tüm yaka modellerini değiştirmeyi öğrendim mesela. Aldığım ilk bluzun yakasını a simetrik hale getirerek, diğer mememi açıyorum açabildiğimce.
Gizli, saklı bir cazibe. Diğerini merak eden ne çok insan var kimbilir çevremde.? Daha bir seviyorum kendimi.
Sigarayla bağım kalmadı. Hem; ne istiyorsam , onu yapabiliyorum artık. Canım kış günü denize mi girmek istedi. Umursamıyorum kimseleri. Gördüğüm yerde üşüme bahasına atıyorum sulara kendimi.
Dağa mı çıkmak istedim. Haydi bana eyvallah deyip tırmanıyorum.
Kendime geldim kendime.
Şimdi; içinizden ah vah edenler vardır mutlaka. Halim hiç de acıklı değil . unutmayın. Giden, sadece memem. Ve unutmayın ki; bedeni idare eden, beyin, kalp ve tüm sistem.. Ben de sadece sizler kadar mutluyum artık. Arada sırada sizlerden biraz fazla. Ve sadece sizler kadar sağlıklıyım .bedeni terk eden bir organım için yasa girmeyeceğim.
Ne demiş büyüklerimiz.” Gitmek istiyorsa bırak gitsin ”……….
Gitmek isteyenlere yol versek de; kalanlar , bilinmeyen bir zamana dek bizimle. Sıkıca sarılıyorum artık kalanlara.
Sevgiyle.
Melekkk
Not.: Bu yazı ; kendini çok seven. “Toplum için gerekliyim “ diyen tüm kadınlara adanmıştır.
Ve ; gördüğüm dirençli kadınlardan “bir tanesi “ için yazılmıştır.
|