Aşkın acı ile birlikte anılması büyük bir kayıp.
Dönüp geçmişe baktığımda ; Mevlana’ dan başlıyor bu yanılgı. Mevlana ‘ nın anlattığı aşk; tanrısal bir aşk. Peki ; ya sonrası. Kesinlikle yaşanmadığınıdüşündüğüm Tahir ile Zühre ler, Aslı ile Kerem ler. Bunlarda da hep aynı acıvar. Bu nasıl bir yanılgıdır. ! Tanrıya ulaşmak adına yaşanan aşk ulvi bir aşktır. Kavuşma şansımız yoktur. Sadece yaşarken huzuru buluruz. Efsaneleşmiş aşklar ise, mutlaka kavuşulmasıimkansız durumlardı. Her kavuşulmayan olaya aşk demek insanın en büyük yanılgısıdır.
Aşk kavuşmaktır, planlar yapmaktır. El ele verip hayatıyaşamaktır.
Günümüzde aşk a gelince irkiliyorum. Korku basıyor.
Çevremde yaşanan aşk denilen duygulara bakıyorum. Mutlaka taraflardan biri evli. Ya da ikisi de evli, ya da büyük yaş farkları, kültürel farklar hakim.
Haydi çıkın biriniz de buna yalan deyin !
Bir zaman sonra, ilişkiler eskiyip , heyecanın yerini tatlı bir huzur alıyor. Bunun adına ben “sevgi “ diyorum. Bir gün bakıyoruz ki bu sevgi, heyecan a yenik düşüyor. İşte o zaman arayışlar başlıyor. Taraflardan biri ya da ikisi birden arayışa giriyor. Karşılarına çıkan yeni heyecan evlilik bağını , ya da yıllanan ilişki bağını harekete geçiriyor . Dışarıdan koklanan çiçek, evde kokusunu hissettiriyor. Bir heyecan bir ayaklanma başlıyor.
Yaşayan taraf , bazen mahcup dahi olsa bu heyecan ; yaşadığılegal ilişkisine ivme katıyor. Bir zaman sonra bu ilişkiye katılan koku ya da değişik lezzet yerini “eyvah ben ne yapıyorum” a bırakıyor. İşte tam bu anda üçüncü tekil şahıs acı çekmeye başlıyor.
Zira; ilk başlarda “öncesiz, sonrasız” diye başlanılan ilişki bir “sonra “ arayışında artık. Doğal olarak bunu karşısındakine yansıttığında ise ; acı vereceğini ve alacağını bilmeden ilişkiye başlayan tarafı da bir düşüncedir alıyor. Önceleri “yok ben yaparım. Gider adamlar gibi bu ilişkiyi yaşarım “ diyen insandan eser kalmıyor. Ve çöküşdönemine giriliyor.
İlk başlarda bir tek anı, onsuz geçirmeyi göze alamayan taraf yavaşyavaş legal ilişkisine dönebilmek için dümen kırıyor. Ya bu arada evdeki ilişkisi olayı kavrayıp “güle güle”diyor. Ya da tekrar elde etmek için bir çaba veriyor.
Her iki durumda da , öncelikle heyecan arayan taraf acı çekiyor. Ama kararı kesindir. Evdeki bir tas çorba, dışarıdaki pirzoladan her zaman daha sıcaktır. Üstelik bir de şu kahrolasıca “elalem” girmiştir devreye. !
Özellikle ülkemizde hiçbir ilişki bir tek kişiyle yaşanmıyor. Birinle birlikte oluyorsanız, onun ailesiyle, eşiyle , dostuyla, işiyle, bankadaki parasıyla da oluyorsunuz. Evlilik denen o yüce ve ahlaki kurum iki kişinin “ evet” demesine bağlı olsa da , “hayır “deneceği anda , hemen diğer etkenler devreye giriyor.
Eyvah çocuklarım ne der, anneler babalar üzülecek. Kaldı ki zaten sadece bir anlık heyecan olarak düşünülmüştü.
İşin en garip tarafı ; bu ilişkiyi yaşayanların yaşı, kariyeri, statusu olmuyor. Yani aman canım ben yapmam diye bir şey yok. Sen de yaparsın kardeşim ! Hem de babalar gibi yaparsın. Yeter ki evdeki çorba biraz ılınmış olsun , canın dışarıda sıcak bir işkembe istesin . kimseyi kınama. Gider öyle bir yaparsın ki kendin bile hayrete düşersin.
Peki ya sonra; sonra, bu yaşanan ilişkinin adı aşk oluyor. Peki; bir düşünelim şimdi.
Çevremizde benzer durum yaşayan ve sonu kavuşmayla biten kaç ilişki gördünüz.?
Ben, şahit olmadım açıkcası. Dürüst olmak lazım. Haydi çıkalım ortaya ve diyelim ki bu aşk değil. Bunun adı başka bir şey. Heyecan deyin, kaçış deyin, kendimizi bir başka yerde aramak diyin. Ne derseniz deyin. Ama ne olur buna aşk demeyin.
Bakın bakalım çevremizde yaş grubu olarak ergen sayılan grupta bu ilişkiler nasıl yaşanıyor. Taraflar birbirlerinle olabilmek için herşeyi göze alıyorlar. Birlikte planları var. Buzdolabını sen al , çamaşır makinasını ben. Evin kirasını bu ay çıkarabilir miyiz acaba. Ne dersin sevgilim ayda br kez dışarıda yemek yer miyiz.? Ve sonu genel de nasıl oluyor bunun.? Büyük bir tören. Ve düğün marşı. Burada anlatmak istediğim ille de resmi bir evlilik değil. Fakat resmi evlilikler de bu yaşananlara dahil olarak ilişki olarak bahsettiğim her söz, birlikte planların yapıldığı el ele yaşanılan bir şeyler. Adına siz ne derseniz diyebilirsiniz.
Yeter ki aşk ı rahat bırakalım. İnsanın insana ve karşıcinse duyduğu bir aşk ı anlatıyorsak, bunu acı ile bir arada anlatmayalım. Yozlaşan bir dünya düzeninde bırakalım aşk en güzel haliyle kalsın.
Son sözümü, yine aynı cümleyle bitirmek istiyorum. Birbirine denk düşebilecek insanların oturup birlikte geleceği planladıkları, birbirleri ile olduklarında dünyayı unuttukları , birlikte yaşamak için her şeyi göze aldıkları durum olmalı aşk.
Kalanını aşktan sayarsam aşk a hakaret ederim.
aşk a.
melekkk
|