Her yılın son gününde yaptığımız gibi, yine bu yıl da yeni yılı karşılamak için birkaç günlüğüne eşimle birlikte Dağ evimize gelmiştik. Ben evden getirdiğimiz ve gelirken yol üzerindeki marketten aldığımız yiyecekleri, içecekleri dolaba yerleştirirken eşim de evi ısıtma derdine düşmüştü. Sami, kaloriferi yaktıktan sonra, kapı önündeki bir köşede yığılı duran odunları içeriye taşımıştı ve şimdi de bir an evvel şömineyi de yakma telaşı içindeydi.
Ben işimi bitirdikten sonra kaynaması için ocağa çay suyunu koydum ve tekrar sımsıkı giyinip bahçeye çıktım.
Her yer çokça yağan kardan dolayı bembeyazdı. Çam ağaçları sanki doğal olarak yeni yıla hazırlanmıştı. Ağaçların adeta yeşilliği kaybolmuş, doğaya beyaz renk hakim olmuştu. Temiz havayı içime çektim. Güneş, hiç dokunulmamış kar kümelerine yansıyıp kristalleşerek parıldıyor, gözlerimi alıyordu. İçeriye dönüp çabucak kaynamış olan suyla çayımı demledim ve tekrar evden dışarıya çıktım. Şehrin gürültülü ve kirli havasından sonra buranın sakinliği, temiz havası, durağan kış manzarası çok hoşuma gitmişti. Temiz havayı solurken ve sessizliği dinlerken bir müddet sonra eşim de dışarıya çıkmış yanıma gelmişti. Elindeki çay bardaklarında dumanı tüten demlenmiş çayın rengi güzel görünüyordu. Sami, kolunu omzuma atmıştı ve içtiğimiz çayla ve birbirimize yasladığımız bedenimizin sıcaklığı içinde etrafımızdaki doyumsuz, henüz ayak basmamış, bakir kar manzarasını seyrediyorduk. Daha sonra eşim içeriye girmek istedi.
- Üşüyeceksin Nevin, sende gel istersen.
- Yok, hava güzel, bende sıkı giyinmişim, nerdeyse terleyeceğim canım. Biraz daha kalmak istiyorum.
Eşim boynundaki kaşkolü çıkarıp benim boynuma doladı ve;
- Tamam öyleyse, ben de çorbamı yapayım artık. Temiz havayı aldık ya, çabuk acıkırız şimdi biliyorum.
- Ben acıkıyorum bile Sami. Et suyu çözülmüştür, sebzelerde hazırdı zaten, tezgahın üzerinde hepsi.
Emekli olduğundan beri eşimin en hoşuna giden şeydi yemek yapmak; onun et suyuna yaptığı şehriyeli sebze çorbası ise meşhurdu doğrusu. Ben zaten evde ona kolaylık olsun diye sebzeleri yıkamış doğramış hazır etmiştim. Et suyu da süzülmüştü. Sami çorbasını yapmak için içeriye girdiğinde ise, ben biraz ilerideki suyu donmuş süs havuzuna doğru yürüdüm. Havuzun donan suyu henüz kar tutmamıştı ve güneşin vurmasıyla suyun yüzeyi adeta bir ayna gibi yansıyordu. Eşimin biraz evvel boynuma doladığı kalın yün kaşkolü çıkarıp katladım ve havuzun mermer kenarına koyup üstüne oturdum. İçi yapraklarla dolmuş olan suyun bana yansımasında kendimi net olarak görüyordum. Bir aynaya bakar gibi suya baktığımda yüzüme vuran hüznü gördüm.
Yüreğimden bir türlü söküp atamadığım o büyük acının gözlerime vuran yansımasını gördüm. Bana hiç yabancı gelmeyen bu yansımanın aynısını her daim eşimin gözlerinde de gördüğümü içim burkularak hatırladım. Suya yansıyan omuzlarımda baş edemediğim acımızın yükünü gördüm. Üstüme çöken hüznün ağırlığına kapılmışken, ağaçtan düşen kar yüklü çürümüş bir yaprak suyun durgunluğuna düştüğünde suda halka halka genişleyip haleler oluşturdu. Hayatta kalabilmiş bir serçe su içmek istediğinden havuzun kenarına kondu. Soğuktan dolayı tüylerini kabartmıştı ve bir ufak topa dönmüştü. Yine de biraz su içti. Nedense onu, hastalığından dolayı yitirdiğim minik kızım olarak düşündüm. Suyunu içip de uçup gittiğinde gözlerimle takip etsem de kuş ormandaki ağaçların arasında kaybolup gitti. Tıpkı kaybettiğimiz minik kızım gibi…
Sami seslendiğinde ona belli etmemeye çalışarak arkam dönükken göz yaşlarımı sildim. Aynı acıyı çeken ben değildim; bu yüzden eşimin bana sığındığı gibi ben de onun şefkat dolu yüreğine sığınmalıydım. Hem biraz sonra çocuklarımız ve torunlarımız da yeni yıl tatillerini geçirmek için buraya, yanımıza geleceklerdi. Yapmam gereken dünya kadar yemek işlerim vardı. Bu düşünce bana iyi geldi ve bir an evvel toparlanmamı sağladı.
İçeriye girdiğimde evin içinin sıcacık ısındığını ve mis gibi çorba koktuğunu gördüm. Üzerimdekileri çıkarıp astım ve sofrayı hazırlamaya başladım. Torunumun tombul yanakları ve bol kirpikli kara gözleri gözümün önüne geldiğinde farkında olmadan gülümsüyordum.
Sofraya oturduğumuzda eşimin bana bakan endişeli yüzü, benim kendi kendime gülümsediğimi görünce rahatlayıverdi. Eğilip onu yanağından öptüm. Yeni yılda Allah’ın izninle eşimin, çocuklarımın ve torunumun sevgisiyle hayat bize gülümseyerek devam edecekti…
|