Değerli okurlarım, şu günlerde sahipsiz sokak hayvanlarının Belediyelerce katledilebileceğine dair haberler içinde gergin günler yaşıyoruz. Yeni yasa gereği, olması muhtemel hayvan haklarının maalesef hiçe sayıldığının tedirginliği içinde haklı olarak bu duruma üzülüyor ve öfkeleniyoruz. İnsan olarak bu duygularımız çok doğal. Aksi düşünülemez bile. Ama!!! Bir de şu var; maalesef hayvanların da (can) taşıdığını hiç umursamayanlar var; özellikle sokak kedisi ve sokak köpeklerine, sadece (zararlı olduğu) gözüyle bakanlar var. Bırakın hayvan haklarını korumalarını, bizzat bu kanunun yürürlüğe gelmesini bekleyenler var. Ve anladığım kadarıyla, bu yüreksizliği taşıyan insanlarımızın sayısı hiç de küçümsenecek gibi değil.
Ortalıkta kedi, köpek görmek istemeyenlerin duygusuzluğuna ben çok şaşırıyorum. Oysa bir hayvanı sevmek, benimsemek ne güzel bir duygudur. Ben şahsen hayvan sevmeyenlerin, kesinlikle insanları da sevmediklerine inanıyorum. Hayvan seven insanların, yaptıkları tüm eylemler için onları yürekten tasvip ediyorum ve onları minnet içinde yürekten kutluyorum. Hayvanların iyiliği için çırpınan, didinen, uğraşan tüm (hayvan sever) insanların yüreğinden öpüyorum.
Değerli okurlarım, evimizden çıkıp da, yürümeye başladığımız andan itibaren, kendi muhitimizde olsun, diğer başka muhitlerde olsun sık sık sokağa terk edilmişliği her halinden belli olan kedi veya köpeklere rastlarız. Ne acıdır ki bu terk edilmiş, düşüncesizce sokağa bırakılmış, ev ortamına, bakıma, sevgiye alışık hayvancıklar, sokakta ne yapacağını, nereye gideceğini, karnını nasıl doyuracağını, nasıl korunacağını bilemeden öylece kalırlar. Ve adeta koyun gibi melül melül bakınır dururlar; sanki hala sahiplerinin kendilerini bulup tekrar almasını bekler gibidirler. Bunları yapan insanlara da aynısını yapmak gerekir diye düşünürüm…
Sahipsiz sokak hayvanları der geçeriz ya, ki onlar doğdukları andan itibaren çok zor şartlar altında hayata tutunmaya, hastalanırlar, trafikte yaralanırlar, aç biilaç ayakta kalmaya çabalarlar. Acımasız doğa şartlarında yaşamlarını sürdürmeye çalışırken insanlık dışı durumlara da katlanırlar. İnsan olduklarından şüpheye düştüğüm bu hasta kafalılar, hayvanlara yapmadıklarını bırakmazlar. Taşlarlar, tekmelerler, sakatlarlar, duvarlara çarparlar, kuyruklarını, kulaklarını keserler. Bıçaklarlar, onlara her türlü işkenceyi yaparlar, yakarlar, dağlarlar, haşlarlar, kızgın sac üzerinde hoplatırlar, tecavüz ederler, şişlenirler. Para kazanma uğruna, onları özellikle vahşileştirip dövüş yaptırırlar. Bunları bile bile, hayvan sahiplerinin, kendi köpek veya kedilerini de sokağa terk edebilmelerine aklım, şuurum duruyor inanın. Hayvanları vahşileştirenler düpedüz insanlardır. Onları vahşileştiren esas biz insanlarız! Bizleriz!!! Onları vahşileştirdiğimizde tabii ki saldırgan olabilirler, öldürücü olabilirler.
Bakın bir örnek de size kendimden anlatayım. Bizim yazlığa kimin ne zaman terk ettiği, getirip sitemize attığı bir köpek,( cinsini bilmiyorum ama orta boyda, siyah beyaz renkleri olan) bizim kapı önlerimize dadanmıştı. Komşular çileden çıkıyorlardı. Isırılmaktan, hastalık taşımasından, sundurmanın taşlarının tüy olmasından, kirlenmesinden yakınıyorlardı. Hal böyle olunca hayvana kapı önlerine alışmasın diye yiyecek, su vb. vermiyorlardı. Kimi terlik, kimi pabuç fırlatıyor, kovuyorlardı. Ama en çok da ısırılmaktan korkuyorlardı. Onlarda bunları yaptıkça hayvan daha çok arsızlaşıyor, asabi oluyordu. Kimse yanına yaklaşamıyordu. Benim, kedilere artık yemeklerimizden verdiğim bir gün bu köpek beni de fark etti ve biraz da korkarak, çekimser haliyle yanıma yaklaşır gibi oldu. Bunu gören bahçelerindeki verandalarında oturmuş komşularım ve arkadaşlarım benim adıma tedirgin olup korkmuşlardı. Hatta hafiften beni koruma amaçlı ne yapabiliriz beklentisindeydiler. Ben ise bu köpeği görünce, ona yaklaşıp konuşmaya başlamıştım.
* Ah canıııım, seni kimler üzüyor bakiiim, kimler kovalıyor seni böyle, söyle bana güzeliiim, deyince, köpek hemencecik mayışıp kuyruğunu sallamaya başladı ve bana yanaşıp poposunun üstüne oturdu. Ayaklarımın dibine oturmuş okşanmayı isteyen köpeğin başını, gıdısını, kulak arkalarını sevip okşayıp durdum bir müddet. Son derece şaşıran, böylece, çok sevdiğim komşularıma da hayvanlara dair sevgi mesajını da vermiş olmuştum…
Haaa! Bakın bu çok önemli konuyu da yazmadan edemeyeceğim. Bazı muhitlerde oturan vatandaşlarımızın köpek korkusunu çok iyi anlıyorum. Onlara son derece hak veriyorum. Sokaklarda yürüyemez, çoluk çocuklarını kapı önüne bırakamaz olanları da duyuyoruz, basında okuyoruz. Çok çok haklılar. Bu vatandaşlarımız haliyle belediyeye şikâyetlerde bulunuyorlar. Ama ne oluyor, sonuçta çoğu hayvanlar toplanıp katlediliyor. Bu devletin ve dolayısıyla belediyelerin ayıbı, günahı oluyor. Belediye çalışanlarının, köpekleri canlı canlı dört ayağından tuttuğu gibi kamyon kasasına fırlatıp attıklarını hatırlayalım. Çöpçü vatandaşlarımıza avaz avaz bağırmak istiyorum böyle anlarda. Allah’ın yarattığı cana, hiç mi saygın yok senin diye. Çöp mü bu hayvancıklar ya, hiç mi acıma duygusu yok sizde!
Hayvanlar insanlar için sırasında canlarını verirler. Hayvanların sahip oldukları güzel duyguların hiç birisi bu insan geçinen vicdansızlarda yoktur. Hayvanlardaki koruyuculuk ve özveri duygusu, insanlara duydukları minnet ve şükran duygusu, son derece vefakâr oluşları, sahibini ve yavrularını ölesiye sevme ve sahiplenme duygusu insanım diye geçinenlerden kat ve kat fazla olduğunu biliyoruz. Sahiplerini bulmak için kıtalar aşan kedi ve köpekleri okuyoruz basından. Can kurtarmak için tereddüt etmeden buzlu sulara atlayan köpekleri duyuyoruz. Sahibi ölünce yemeden içmeden kesilen, sahibinin mezarında ölüme yatan köpekleri biliyoruz, okuyoruz, duyuyoruz. Daha bunun gibi nice, nice gerçek hikâyeler; hep hayvanlara dair…
Ya bir de kediyi, köpeği henüz küçücük bir yavruyken satın alıp, bin bir hevesle evine götürenlerin ve bu hayvancıkları apartman dairelerinde, evlerinde hapsedenlere ne demeli! Arabası kirlenir diye hafta sonları hayvanı kıra çayıra hoplatmaya, koşturmaya, gezdirmeye götürmeyenlere ne demeli? Dışarıda 5-10 dakikacık gezdirip yine bir an evvel eve kapatanlara ne demeli? Koca koca köpeklerini yeterince dolaştırılmadığı için, dolayısıyla yorulup deşarj olamayan, sakinleşemeyen ve sürekli havlamasına sebep olan hayvan sahiplerine ne demeli? Evinde sakinliği, sessizliği tercih edenlerinde bu devamlı havlamalara katlanmaya mecbur bırakılmasına ne demeli? Köpeği alırken tek amacı olmalı insanın. Çok sevmeli ve sahip olduğu hayvanı her şeyiyle sevmeli. Madem alıp evine getiriyorsun, onu ihmal etmeye hakkı yok insanın.
Sevgiyle kalın efendim.
|