Değerli okurlarım, günümüzde insanın insandan esirgedikleri hepimizce malum. “Bir Allah’ın kelamı ve güler yüz” Bunlar da bir yana “Güven duygusu”.
Neden böyle olduk? İşin kötü tarafı da bu duruma alıştık ve oldukça da kanıksadık. Büyük kentlerin hızla artan nüfusuna ve göç durumundan dolayı günümüzde kendisini aşan kalabalığını bırakın, artık ne kasabalarımızda ne de köylerimizde huzur diye bir şey kalmadı. Nerede olursa olsun halk kendi yerlisi, aşinası, bildik kimsesi olmadıktan sonra yabancı gördüğü insanlardan tedirginlik duymaya başladı. Uzun zamandır bu durum böyleydi ama son terör olaylarından sonra ister istemez millet olarak toplumsal paranoyaya girdik. Kendimizi dış tehlikelerden korumak için kendimize sığındık ve kendimize yeter olduk.
Büyük şehirlerde, göç sebebiyle artan nüfusun kentli insanlarda yabancılaşmayı, sınıf zıtlığını, kültürel farklılığı ortaya koyarken nerdeyse konu bu uyumsuzluğa değinmeyle kalıyordu. Ama eski göçerlerin bebeleri büyüyünce işler değişti. Önceleri varoşlardan anarşi ile başlayan huzursuzluklara şimdi bin beteri terör de eklendi. Kendimiz boğazımıza kadar terör çamuruna batmışken, bir de komşu ülkelerin iç savaşları günümüzde her gün biraz daha ve hızla ülkemizi huzursuzluğunun merkezine itmeye başladı. Teröre dağlarda çare ararken, gencecik evlatlarımızı dağlarda şehit verirken, bakıyoruz bir o kadar insanlarımız da büyük şehirlerdeki bombalama olaylarında teröre kurban gidiyor; keza, sınır kasabalarımızda, köylerimizde, mezralarımızda da durum böyle. Nerdeyse her gün yeni bir patlama haberiyle, siren sesleriyle uyanır kalkar oluyoruz. Bize keyif veren gazetelerimizden, televizyonlarımızdan artık kan damlıyor. ..
Bu durumda üzgünlükler her gün biraz daha artarken, ister istemez kuşkularınız da yaşamımızı etkiliyor. Arkadaş, komşu sohbetlerinde anlatılanlarla nerdeyse hep aynı konuda ki paranoyaya ortak olduğumuzu görüyoruz. Arkadaşımızın birisi anlatıyordu. Uçağa bindiğinde biz de dahil herkes birbirini gözlemlemekle meşguldü diye. Yolcular gözleriyle adeta tarama yapıyormuş. Acaba bir uçak kaçırma olayı olacak mı filan diye. Değil uyumak, gözümüzü bile kırpamadık tedirginlikten diyordu arkadaş. Ben de şahsen aynı durumdayım. Kendim için ve tüm yakınlarım için endişe duyuyorum haliyle. Geçenlerde bir toplu taşıma aracına bindiğimde, yanımdaki koltuğa saçı sakalı birbirine karışmış, kara montlar giymiş bir genç oturdu. Elindeki fermuarlı çantasını da ayaklarının dibine bıraktı. Ama nasıl bir tip görseniz sanki teröristlik akıyor üstünden. İçimden dedim şimdi bu genç intihar teröristi olmalı, bir güzel patlatmalı şu çantayı. Allah biliyor ya ilk durakta indim araçtan; ne olur ne olmaz diye.
Güven duygusu kalmayınca değerli okurlarım, kuşkulara durunca insan, asansörde olsun, kapıda- bacada olsun, öyle selama, kelama, güler yüze de boş veriyorsunuz haliyle. Bildik komşunuz değilse eğer, kuşkuyla bakıyorsunuz veya görmezden geliyorsunuz. Bizim apartman görevlisi Şenol’un anlattığına göre, altımızdaki boş daireyi tutmak isteyen olmuş.
Ev sahibi uzakta, Takım elbiseli birkaç adam bu boş daireyi görmek istemişler. Hep beraber asansöre bindiklerinde bizim Şenol bir bakıyor, adamın ceketinin yanından tabancasının kabzasını görünüyor. Yani aynı binada kimin ne olduğu belli değil. Bakıyorsunuz kiralık evler hücre evleri oluvermiş.
Şimdilerde köyler, kasabalarda en az şehirlerdeki kadar ne idüğü belirsiz, işkilli yabancılarla dolmuş. Şimdi artık Suriyeli konuklarımız da var, hem de binlerce. Medya haberlerinde yakın zamanda bu rakamın 200.000 ler de olacağı söylentisi var! Şimdiden verdikleri huzursuzlukların kokusu çıkmaya başladı bile. Ve eminim daha da çok kokular çıkmaya başlayacak. Üstelik başımızda terör belası varken. Umarım bela birken ikiye çıkmaz ama bilinen köy de kılavuz istemez…
En son dinlediğim haberde malumumuz olmasına rağmen midem alt üst oldu. Size de aktarayım ama zaten bildiğiniz bir durum…ABD körfez ülkelerindeki savaşlardan dolayı SİLAH SATIŞINI ÜÇE KATLAMIŞ! Daha çoook katlayacaktır dalırlarını; e nerden çıkaracak çöken bankalarının zararını. Bir güzel bekliyor ABD, Iraklılar yesinler birbirlerini, işim kolaylaşır diyordur elbet. Esad ne kadar direnirse, o kadar insan ölecek, artı çok silah satılacak. ABD, Türkiye’ye sığınan Suriye’li asilerden de tabii ki çok memnundur. Ellerini çoktan ovuşturmaya başlamıştır malumumuz. Asilerin kokusunu bizden önce almıştır. Hele bir şu dirençli İran’ı halledelim, sıradaki Türkiye’ye bakarız ümidi. Bu umut, en güzel rüyadır ABD için…Rüyadır.
|