Kilis Yardımlaşma derneği 
 

 

 

 

 

Sevgisiz dostluk olmaz!

Devamı  

 Türkiye'nin tek buz müzesi binlerce ziyaretçi ağırladı

 

 


  

 



 
14 MAYIS'TAKİ SEÇİMLER İÇİN 6 ADIMDA OY

KULLANMA REHBERİ



 
DEVAMI

 

magazin

NEVİN BALTA'NIN SON
KİTABI YAYINLANDI

 Devamı 

CACA OYUNU CADDEBOSTAN KÜLTÜR MERKEZİ'NDE


 

 

 

Milli Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Temel ile Röportaj 


Klasik Türk müziği sanatçısı, icracı ve bestekar, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca, vefatının birinci yılında yad ediliyor.


KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI FİLM ARŞİVİ

 
 
 
  AKPINAR Temmuz 2017 Sayısı
 
 
 AKPINAR Mart 2017 Sayısı
 
 
 
Bir insanlık dersi...
 
 

 Orhan SELEN

Devamı

 

  
Hava Durumu Bilgileri

 
Döviz Kurları

Anket
Anket Seçilmemiş
Diğer Anketler

Ziyaretçiler
Toplam Ziyaretçi :  29918724
Bugün Ziyaretçi :  10000
Aktif Ziyaretçiler :  10000

HAYAT DEVAM EDERKEN (1.Bölüm)
 
                                                                   ( 1.bölüm)         
 
Gece boyunca hiç uyumamış olmama rağmen, doğrusu yine de kendimi iyi hissediyordum. Nasıl uyuyabilirdim ki? Bu gün oğlum Ömer’in ve arkadaşlarının Üniversitedeki öğrenimlerinin son günüydü. Ömer’imin, benim biricik oğlumun bu gün diplomasını aldığını ve kepini giyeceğini görecektim. Yanıma fotoğraf makinesini de almıştım. Bu fotoğraf makinesi, geçen yıl eşim vefat etmeden önce onun bana aldığı son hediyesiydi. Ve aynı zamanda 30. evlilik yıldönümümüz olmasından dolayı, o günün anı fotoğraflarını çekmek için alınmıştı. Ama işte bu günün kep giyme töreninde de işimize yaramıştı ve oğlumun ve arkadaşlarının bol bol fotoğraflarını çekmiştim…
 
Üniversitenin yeşillikler içindeki geniş bahçesinde bir banka oturmuş bunları düşünüyordum. Böyle mutlu bir günde eşimin de aramızda olmasını ne kadar isterdim. Bu kadar sene oğlumuza her yönden destek olan, çok fazla çalışarak, elinden geldiğince oğlumuza en iyi şartları vermeye çalışan eşim, ne yazık ki oğlumuzun Üniversiteyi bitirdiğini görememişti; bu duruma hüzünlenmemek elde değildi. Ömer bizim tek evladımızdı; o bizim her şeyimizdi. Babasına verdiği sözü sonuna kadar tutmuş, okulunu hemen hiç sorunsuz bitirmişti. Ve oğlumuz sonunda babası gibi Makine Mühendisi çıkmıştı…Ama biliyordum onun istediği bu değildi; hem de hiç değildi. Müzik, her zaman oğlumun hayatının en önemli parçasıydı. Evimizdeki ona ait olan odası, adeta bir müzik stüdyosunu andırıyordu.
 
Eve döndüğümde tatlı bir yorgunluk içindeydim. Mutluluk, ruhumda ve bedenimde adeta uyuşukluk gibi bir durum yaratmıştı. Doğum yapan anneler bunu çok iyi bilirler. Aylar boyunca içinizde sakladığınız, endişeler içinde koruduğunuz bebeğinizi, doğurduğunuz andan itibaren o müthiş rehavet ve uyku durumu üstünüze basar. Mutluluk, müthiş bir rahatlama duygusuyla daha o an sizi sarıp sarmalar; işte eve geldiğim andan itibaren ben de yeni doğum yapmış bir anne gibi uyuşmuş bir haldeydim. Çocuğumun yıllar süren okul koşuşturmacaları artık sona ermişti; hem de mutlu sonla…
 
Üniversitedeki kep giyme töreninin bitiminden sonraki dakikalarda, elim kolum Ömer’in kollarıma attığı, ellerime tutuşturduğu eşyalarıyla dolu olarak bir taksi çağırdım ve yalnız olarak eve döndüm; zira Ömer, arkadaşlarıyla hep beraber o günü kutlamak üzere benden ayrılmıştı. Onun da yüzünde artık okulunu bitirmiş olmanın rahatlığı vardı.…Eve geldiğimde elimdeki çantamı ve okulda giyilen kep- pelerin diploma vs.yi, koltuğun üzerine bırakıp, kanepeye uzandım ve anında uyuya kaldım…
 
 
Uyandığımda saat bir hayli geç olmuştu; esasında, gecenin bu saati benim yatma vaktimdi ama işte gündüz vakti ani bastıran uykuya yenilmiştim. Ömer hala yoktu; zaten onu bu saatte de beklemiyordum. Böyle özel günlerde hep sabaha doğru gelirdi. Mutfağa gidip ocağa çay suyu koydum ve kendime hafif bir sandviç hazırladım. Çayımın demlenmesini beklerken televizyon kanallarında seyredeceğim bir program aramaya başladım. Sabaha doğru uykum geldiğinde televizyonu kapattım ve hiç yatağıma gitmeden, oturduğum kanepeye uzanıp yattım; her zaman kanepenin bir ucunda duran örtüyü de üstüme çekip örtündüm… Epeyi bir zaman sonra kapıdan gelen anahtar sesiyle uyandığımda, çoktan sabah olmuştu. Ayağa kalkıp oğlumu karşılamak için kapıya doğru yürüdüm; aynı anda kapıda açılmıştı zaten. Ömer, yanında getirdiği bir kız arkadaşıyla eşikte duruyordu, karşısında beni ayakta görünce şaşırdı. Oğlum şimdiye kadar bu saatte eve hiç arkadaş getirmezdi. Ben de onları görünce şaşırsam da, biraz geriye çekilip onları içeriye buyur ettim. İçeriye girdikleri anda, üstlerine sinmiş, sigara ve içki kokusuyla sabah sabah içim kalksa da, onlara kanepede yer açtım.
 
Ömer kızla bizi tanıştırdı. Sesi ve tavırları oldukça keyifliydi.
 
- Annecim! Bak sana Hande’yi tanıştırayım. Efem bu Hande, ve bu da anne; yani Sevim!
 
Hande’de oğlum gibi içkiden peltekleşen diliyle cevap verdi ve elini uzatırken neşe içinde küçük bir reverans yapmayı da ihmal etmedi.
 
- Çok memnun oldum efeeem,.. Memnun oldum Sevim anne!
 
Ben de elimde olmadan onların neşesine katılmış gülümsüyordum.. Hande’yle tokalaştıktan sonra,onlar otururken ben de kahvaltı hazırlamak için mutfağa yöneldim. Ama nedense salondaki sabah şamatasının sesi birden kesilmişti. İçeriye eğilip göz ucuyla baktığımda, ikisini de göremedim; banyoya gidebileceklerini düşünürken oğlumun odasının sonuna kadar açık olan kapısının önünden geçerken, gördüğüm manzaradan sesli gülmemek için oradan hemen uzaklaştım. Ömer ve Hande, üstündekileri bile çıkaramadan, pantolon ve montlarıyla, hatta çoraplarıyla kendilerini boylu boyunca yatağa, yatak örtüsünün üzerine atmışlar ve öylece, anında sızıp kalmışlardı…
 
Ömer, babasına ve bana verdiği sözü tutmuş Üniversiteyi bitirmiş, sonunda Mühendis olmuştu ama bu alanda iş yapmayı hiç mi hiç düşünmüyordu. Lise yıllarından beri tutkunu olduğu müzikten hiç kopmamıştı. Ergenlik çağının güzel bir hobisi olan müziğin, ileriki yıllarda onun mesleği olabileceğini doğrusu hiç düşünmemiştim. Oğlum, kendisi gibi müzik sever arkadaşlarıyla birlikte bir müzik gurubu oluşturmuşlar, sonunda tam bir orkestra kurmuşlardı. Ömer ve arkadaşları, Lise yıllarından beri bu düşünceyle, bulabildikleri her fırsatta, birbirlerinin evlerinde müzik çalışırlardı. Sonradan öğrendiğime göre, Hande de onların kurduğu gurubun solisti olmuştu…Sekiz arkadaştan oluşan bu orkestradaki gençlerin hepsinin Üniversite diploması vardı ama onlar, mesleklerini müzik dalında icra etmeyi düşünüyorlardı…
 
Ben geçen zaman içinde şunu çok iyi öğrenmiştim; insan sevdiği işte başarılı oluyordu! Oğlum için duyduğum yoğun endişelerim, ilk okuldan beri hep aldığı, notlarındaki üstünlük belgeleriyle birlikte rafa kaldırılan diplomaların, bende yarattığı hayal kırıklığı, zaman zaman içimde kopan fırtınalar oluyordu sanki. Oğluma karşı içimde bastırdığım sitemlerim, kırgınlıklarım; yavaş yavaş bende değişime uğruyordu. Şimdi aksine, Ömer’in müzik dünyasındaki başarısı, onun çok sevilen, aranan bir müzisyen olması, basında yankılar uyandırması bende artık çok güzel duygular oluşturuyordu ve ben, şimdi artık sadece oğlum için üzüldüğüm ve kendi kendimi yediğim günlerime acıyordum. Ama ne önemi vardı; mühim olan şimdiki anlarımız değil miydi?
 
 
Ömer’in, arkadaşlarıyla kurduğu müzik gurubu, yazılı ve görsel basında sık sık yer alıyordu. Yurt içi ve yurt dışı turnelerinin hiç sonu yoktu; durum böyle olunca, bazen oğlumu aylarca göremediğim anlar oluyordu. Yalnız kaldığım anlarımda oğlumun benim için CD ye çektiği elektro gitar çalışındaki görüntüsünü ve çaldığı enstrümanın duygu yüklü sesini dinliyor, kendimce çocuğumla hasret gideriyordum…
 
Bir sabah, evimde oturmuş ünlü bir Müzik- Magazin dergisini okuyordum. Bu tür dergilerle hiç alakam olmasa da artık oğluma yönelik havadisler için ben de bu tür dergilerden almaya başlamıştım. Dergide, Hande’nin fotoğrafını gördüm ve merak içinde onunla yapılmış iki sayfalık röportajı okumaya başladım. Onu ilk gördüğüm anda da düşündüğüm gibi Hande fazla güzel sayılmazdı ama temiz, asil bir yüzü ve sadelikten yana bir duruşu vardı. Hande, orkestradaki guruba, oğlum da dahil, kimi dazlak, kimi atkuyruklu çoğunluğu aşırı dövmeli, küpeli erkek arkadaşlarının içinde onlara uyum sağladığında ise, görünürde onun da kişiliği onlardan fazla ayrıcalıklı durmuyordu ama günlük hayatında onu ağırbaşlı, kariyer sahibi bir sekreter gibi düşünebilirdiniz… Konserlerde kafasına geçirdiği punk kesimli peruğuyla, ağır makyajıyla, geçici taktığı peersingleriyle, siyah ojeleri ve deri giysileriyle Hande, tam bir Rockcıydı; böylece gruptaki arkadaşlarına uyum sağlayabiliyordu ama bu onun esas duruşu hiç değildi…
 
Röportajda yazılanlar, Hande hakkında zaten bildiğim konulardı; çünkü Ömer’le Hande nerdeyse iki yıldır beraberdiler. Nadir de olsa beni ziyarete geldiklerinde, beraberliklerini zaten hiç saklamamışlardı. Oğlum okulunu bitirdikten sonra para kazanmaya başladığında, kendisine bir daire tutmuştu ve biz çoktandır ayrı yaşıyorduk. Olması gereken de buydu zaten; ben bu yaşımda sükuneti ararken, onun hızlı yaşam tarzı yeni başlıyordu…
 
Evet, röportajda da dediği gibi Hande oğlumla lise yıllarında tanışmış ve arkadaş olmuşlardı. Hande okumaya devam edememiş ve bir işe girip çalışmaya başlamıştı. Hayattaki tek yakını, kendisini büyüten babaannesiydi. Bu güne kadar maddi yönden bin bir zorlukla Liseyi bitirebilmişti ama Üniversiteyi okuyabilmek onun için sadece bir hayal olmuştu. Arkadaşları; yani Ömer ve diğer okul arkadaşlarıyla kurduğu arkadaşça irtibatlarda maddi ve manevi arayışlar içindeyken oğlumla birbirlerine bağlanmışlardı. Hande’nin çok güzel, buğulu, oldukça etkileyici bir sesi vardı ve doğrusu bende onun sesine hayrandım…
 
Bazı evlatlar annelerine veya babalarına hayatlarındaki her şeyi anlatma gereği duymazlar. Ailelerinden sır saklamak niyetinde değillerdir ama onlar, kendi özel hayatlarında biraz içlerine kapanık olmayı, sevinçlerini ve üzgünlüklerini paylaşmamayı tercih ederler. Aileyi bu işlere karıştırmaya gerek duymazlar. Sizler de yıllardır alıştığınız bu durumu ve çocuğunuzu bu şekilde kabullenir, hayatını didiklemeden, onu sıkmadan bu şekilde yaşarsınız. Biz de Ömer’le işte böyleydik. Onun sağlıklı oluşu, çok dürüst, zeki ve azimkar oluşu ve her zaman ne istediğini bilen biri olması benim elimi kolumu, dilimi bağlardı…
 
Röportajda Hande’nin yaşlı babaannesiyle birlikte yaşadığını da öğrenmiş oldum. Hande çok küçükken anne ve babasını kaybetmişti; onu babaannesi büyütmüştü. Ve şimdi onun hayatındaki en büyük aşkı, orkestranın ünlü gitaristi olan Ömer’di…
 
( Devamı var.)
 
 
Ekleyen:  Ergül İlter
Tarih:  17.7.2011
İzlenme: 
Yazdır:Yazdır
Eklenen Yorumlar 
Ergül İlter Yazıları
ONUR YOKSUNLUĞUErgül İlter [ 17.4.2015 Devamı
BUZDOLABI KAPAĞINA TUTTURULAN HAYATLARErgül İlter [ 13.3.2015 Devamı
YIKIM EVLERİ Ergül İlter [ 17.1.2015 Devamı
SAKIZ SARDUNYALARIErgül İlter [ 8.1.2015 Devamı
SUYA DÜŞEN GÖLGELERErgül İlter [ 26.11.2014 Devamı
KORKUYU BEKLERKEN Ergül İlter [ 22.11.2014 Devamı
BUZDOLABI KAPAĞINA TUTTURULAN HAYATLAR Ergül İlter [ 14.11.2014 Devamı
10 KASIM’DA KORNA SESLERİ Ergül İlter [ 10.11.2014 Devamı
NİNELER VE DEDELER VE ONLARA EMANET TORUNLAR Ergül İlter [ 31.10.2014 Devamı
ŞİMDİ VEDA ZAMANI Ergül İlter [ 29.9.2014 Devamı
EĞER Ergül İlter [ 10.9.2014 Devamı
SON YUDUMDA Ergül İlter [ 14.8.2014 Devamı
KORKUYU BEKLERKEN Ergül İlter [ 1.8.2014 Devamı
EFENDİLİĞİN-İNSAN OLMANIN NESLİ Mİ TÜKENİYOR NE? Ergül İlter [ 13.1.2013 Devamı
TV LERDE Kİ EVLİLİK PROGRAMLARI Ergül İlter [ 5.1.2013 Devamı
YENİ YIL DA YENİ UMUTLAR Ergül İlter [ 31.12.2012 Devamı
SİLAH (Bireysel Silahlanma) Ergül İlter [ 24.12.2012 Devamı
YENİ YILA HAZIRLANIRKEN Ergül İlter [ 17.12.2012 Devamı
10 KASIM’DA KORNA SESLERİ Ergül İlter [ 9.11.2012 Devamı
AH ŞU S.P.S LERİN DİĞER YÜZLERİ Ergül İlter [ 3.11.2012 Devamı
SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİ VE PAYLAŞIMLAR Ergül İlter [ 21.10.2012 Devamı
İNSANIN İNSANA ETTİĞİNDEN – İNSANIN İNSANDAN ESİRGEDİĞİ Ergül İlter [ 14.10.2012 Devamı
VAHŞİLEŞTİRDİĞİMİZ HAYVANLAR Ergül İlter [ 7.10.2012 Devamı
SANAT VE UMUT Ergül İlter [ 29.9.2012 Devamı
SESSİZLİĞİ DİNLERKEN Ergül İlter [ 19.9.2012 Devamı
YILDIZ OLSAM GÖKYÜZÜNDE Ergül İlter [ 8.9.2012 Devamı
HİÇ İYİMSER DEĞİLİM Ergül İlter [ 2.9.2012 Devamı
HINÇ Ergül İlter [ 27.8.2012 Devamı
UYANIŞ Ergül İlter [ 19.8.2012 Devamı
MUTLULUK YOLLARI (3)Ergül İlter [ 12.8.2012 Devamı
MUTLULUK YOLLARI (2.Bölüm)Ergül İlter [ 5.8.2012 Devamı
MUTLULUK YOLLARI (1.Bölüm)Ergül İlter [ 30.7.2012 Devamı
YAŞLI ÇİFTErgül İlter [ 23.7.2012 Devamı
HAYAT DEVAM EDERKEN (2. ve son bölüm) Ergül İlter [ 20.7.2012 Devamı
HAYAT DEVAM EDERKEN (1)Ergül İlter [ 16.7.2012 Devamı
Sayfalar : 1  2  3  
Yazarlar
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

HEM HER ŞEY DEĞİŞECEK HEMDE TÜRKİYE DEĞİŞMEYECEK
M. Yahya EFE

Dünya Engelliler Günü
Hüseyin TOPRAK

UYAN ŞAHİN UYAN GÖR NELER OLDU…
Harika ÖREN

İnsanlığın Kırmızı Çizgileri
Metin Mercimek

YAŞAM ANLAYIŞIMIZ SEVGİ OLSUN
Belma Demir AKDAĞ

BİR YIL DAHA GİTTİ
Ahmet GÖKSAN

GELECEĞİMİZİN YOLU
Sevgi Ünal

YAZMIŞ KIŞMIŞ
Münevver ÖZCAN

TANIK OL KARAR VER
Dr. İbrahim ATEŞ

ÂŞÛRÂ GÜNÜNÜN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Nevin BALTA

İzmir İktisat Kongresi 100 Yaşında
Şahika ÖNER

BENİM ANNEM!
Ayten YAVAŞÇA

Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok
Fevziye ŞİMDİ

UMUT
Günseli RUMELİOĞLU

EVRİMİN GÜNCELLENMESi
Yekta Güngör ÖZDEN

Ne günlere kaldık…
Oktay ZERRİN

Anadolu Mektebi Okul Paneli
Arzu KÖK

Gençler!...
Dr. Doğan KUŞMAN

Müslüman mısınız?
Alev YILDIRIMCI

Zaman yok
Handan ÇÖLAŞAN

Bu DÜNYA
Bekir COŞKUN

Yazı bilmem
Orhan SELEN

UNUTKANLIK SALGINI
Elveda TANIK

LEBALEB KONGRE...

>>>>>>>>>>>>>>>>>>
 



 

 


>>>>>>>>>>>>>>>>>
 

 

 

 

Her Hakkı Saklıdır. Efe'ce Haber Gazetesi © 2008 Tasarım : Linear Yazılım

Reklam