Aysel, çalıştığı fabrikadaki işinden yorgun argın evine dönmek için bindiği otobüste, nasılsa hem yer bulabilmiş, hem de cam kenarına oturabilmişti. Yol hep aynı yoldu ama yine de oturmuş olarak camdan dışarıya bakınmak güzeldi. Akşamın bu saatinde, Ana Caddenin rengârenk ışıkları içinde sağa sola koşuşturan, ya da alışveriş eden insanlar, Aysel’in oldukça tekdüze geçen hayatına biraz olsun renk katıyordu. Kendisi gibi işten çıkan insanlar günün getirdiği yorgunlukla otobüste uyuklarlarken, onun gözleri ışıl ışıl olurdu; adeta ışık seli içindeki Caddenin görüntüsünden hiç bir şey kaçırmak istemezdi. Otobüs yoluna devam ederken, her durakta durup da yolcu indirip bindirdikçe, caddedeki vitrinlerin ışıltı saçan dekorlarının rengarenk albenili süslemelerini seyretmek, genç kadının çok hoşuna giderdi. İçi açılırdı sanki Aysel’in ve onu sonu gelmez masalsı hayallere sürüklerdi.
Haftanın beş günü çalıştığı fabrikayla, evi arasındaki bu otobüs yolculuğu, onun hayatındaki en güzel akşam saatleriydi. Genç kadın, bu yoldaki kalabalık Caddenin ve renkli ışıklar içindeki vitrinlerin yarattığı masalsı dünyayı, o an için mutlulukla yaşarken, semt olarak ona çok yakın, hayat tarzı olarak ise ona çok uzak olan kendi yaşantısının dışındaki hayatında sanki, çölde bir Vahaya rastlamış gibi olurdu. İşinden eve dönüş saatlerindeki bu ışıltılı ve renkli dünya, adeta onun gönlüne yansır ve içinde sanki yakamozlar oluştururdu. Ama otobüs yolunda ilerleyip de Ana Caddeden uzaklaştıkça, her şey durağanlaşırdı. Solgun ışıklı sokak lambalarının hüzün çağrıştıran gölgesinde kalan yoksul evler ve bol çukurlu toz toprak içindeki bozuk yollara girildiğinde, onun için de sanki masal biterdi; adeta büyü bozulurdu, yakamozlar sönerdi ve Vaha yine kendinden uzaklarda kalırdı…
Son durağa yaklaşırken, Aysel’de kalan birkaç yolcu gibi ayağa kalkar, inmek için otobüsün durakta durmasını beklerdi.
Genç kadın, kendi mahallesindeki görüntüye doğduğundan beri aşina olduğu için, tüm çirkinlikleri ve zorlukları kanıksamış olarak, farkında bile olmadan, zaten kabullenilmiş bir hayat tarzı olarak yaşıyordu. Büyük kentler de, ışıklar içinde ki Caddelerde yaşayanların hayatları orada yaşayanlarındı ama onun da hayatında, masallardaki gibi Vahaları vardı…
|